Osman Kavala'ya Goethe Madalyası: "Cezaevindeki Ödüller, Dayanabilmesine Yardım Eden Moral Desteği Oluyor"

8 yıldır tutuklu olan Osman Kavala, kültürel çeşitliliği destekleyen çalışmaları nedeniyle Almanya'nın saygın Goethe Madalyası'na layık görüldü. Ödülü, eşi Ayşe Buğra Weimar'daki törende aldı. Goethe Enstitüsü, Kavala'nın kültürler arası diyaloğa katkılarını vurguladı.

Yayınlanma:
Osman Kavala'ya Goethe Madalyası: "Cezaevindeki Ödüller, Dayanabilmesine Yardım Eden Moral Desteği Oluyor"

19 Eylül 2025 13:01

Gezi Parkı davası nedeniyle 8 yıldır cezaevinde bulunan iş insanı Osman Kavala, Almanya'nın en prestijli devlet nişanlarından Goethe Madalyası'na layık görüldü. Kavala adına ödülü Weimar'daki törende eşi Prof. Dr. Ayşe Buğra aldı. Goethe Enstitüsü, Kavala'nın ödüle, kültürel çeşitliliği ve kültürler arası diyaloğu geliştirmeye yönelik çalışmaları nedeniyle değer görüldüğünü açıkladı. Törende Kavala'nın hazırladığı konuşmayı okuyan Buğra, salondaki yoğun ilgiden ve dayanışma duygusundan etkilendiğini söyledi. Buğra, "Goethe Madalyası ve cezaevindeyken aldığı başka ödüller, Osman Kavala'ya içinde olduğu koşullara dayanabilmesine yardım eden önemli bir moral destek sağlıyor," dedi.

Prof. Dr. Ayşe Buğra törene dair düşüncelerini Gazete Oksijen için kaleme aldı. Buğra, şöyle yazdı:

"Goethe Madalyası ve cezaevindeyken aldığı başka ödüller, Osman Kavala'ya içinde olduğu koşullara dayanabilmesine yardım eden önemli bir moral destek sağlıyor. Eşimin bu ödüllerle onurlandırılması bana da güç veriyor, ama ödül törenlerine onun yerine katılmanın, yazdığı ödül konuşmalarını onun yerine okumanın, onun kültür alanındaki girişimlerinin amaçlarını panellerde anlatmanın psikolojik ağırlığı da hiç az değil. Gene de Weimar'daki ödül töreninin ve hem orada hem de Berlin'de ödül alan diğer iki kişiyle katıldığım panellerin etkileyici atmosferinde bulunmuş olmak güzel bir deneyimdi.       

Bu etkinliklere katılım ve medyanın ilgisi gerçekten çok büyüktü. Goethe Madalyasına layık görülen birinin sekiz yıldır cezaevinde yaşıyor olmasının insanların üzerinde yarattığı sarsıntıyı, bundan kaynaklanan gerçek üzüntüyü ve dayanışma duygularını görmek benim için bir teselli kaynağı oldu. Osman Kavala'yla birlikte madalya alan diğer iki kişiyi tanımaktan da gerçekten mutlu oldum. Bunlardan biri, Çinli Almanca uzmanı ve dil öğretmeni Li Yuan. Kendisi, ana dili Çince olanların hem dil yapıları hem de kültür farklılıklarından kaynaklanan Almanca öğrenme zorlukları üzerine düşünmüş ve çalışmış biri. Ödül konuşmasında, bu sorunları tespit etmek ve aşmak üzere Çin ve Alman mitleri ve hikayelerindeki sembolizme de baktığını, buradaki farklıkları ve benzerlikleri anlamlandırmaya çalıştığını anlattı. Farklı olanı tanımanın öneminden bahsetti.

İkinci ödül sahibi, Belçikalı bir kültür tarihçisi ve sosyal düşünür David Van Reybrouck, üniversiteyle bağlantısı olmadan bağımsız çalışmayı seçmiş, önemli yayınevleri tarafından yayınlanan kitapları büyük ilgi gören bir yazar. Son kitabı, Endonezya'nın sömürge dönemi ve bağımsızlık mücadelesi üzerine bir çalışma. Ödül konuşmasında, Endonezya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki bağımsızlık mücadelelerinin kazanıldığı ilk ülke olduğunu, ülkenin çok büyük nüfusuna rağmen bu mücadelenin ve kazanımın dünya tarihinin önemli bir parçası olarak bilinmemesinin, gelişmiş Batı ülkelerinin tarihinden gelen seslerin duyulup başka seslerin duyulmamasının onu şaşırttığını anlattı. Şu sırada iklim krizi üzerine düşündüğünden bahsederken, sömürgeleri gösteren eski bir haritayla küresel ısınmaya en çok katkısı olan ve bundan en çok etkilenen ülkeleri gösteren güncel bir haritadaki çarpıcı benzerliği fark ettiğini ve bundan çok etkilendiğini söyledi. "

"Osman Kavala'nın ödül konuşmasında, insan haysiyeti kavramı vurgulanırken, bazı dinleyicilerin neredeyse gözlerinin yaşardığını gördüm. Konuşmayı okuyup yerime oturduktan sonra, yanımda oturan Li Yuan (ki kesinlikle duygusal görünmeyen bir insandı) elimi sıkı sıkı tutup bir süre bırakmadı. Van Reybrouck, ödül konuşmasının sonunda, hiçbir yerinde Gazze, İsrail, savaş gibi kelimeler geçmeyen, ama dünyanın gözü önünde yaşanan hangi insani felaketten söz ettiği anlaşılan bir şiirini okudu. Sesinin titrememesi için çaba gösterdiği görülebiliyordu. Orada olsaydı, Osman Kavala da, dinleyicilerin onun konuşmasını dinlerken etkilendikleri gibi etkilenirdi diye düşündüm."

Yazının tamamı için tıklayın.

Buğra, "Goethe Madalyası ve cezaevindeyken aldığı başka ödüller, Osman Kavala'ya içinde olduğu koşullara dayanabilmesine yardım eden önemli bir moral destek sağlıyor," dedi.

Prof. Dr. Ayşe Buğra törene dair düşüncelerini Gazete Oksijen için kaleme aldı. Buğra, şöyle yazdı:

"Goethe Madalyası ve cezaevindeyken aldığı başka ödüller, Osman Kavala'ya içinde olduğu koşullara dayanabilmesine yardım eden önemli bir moral destek sağlıyor. Eşimin bu ödüllerle onurlandırılması bana da güç veriyor, ama ödül törenlerine onun yerine katılmanın, yazdığı ödül konuşmalarını onun yerine okumanın, onun kültür alanındaki girişimlerinin amaçlarını panellerde anlatmanın psikolojik ağırlığı da hiç az değil. Gene de Weimar'daki ödül töreninin ve hem orada hem de Berlin'de ödül alan diğer iki kişiyle katıldığım panellerin etkileyici atmosferinde bulunmuş olmak güzel bir deneyimdi.       

Bu etkinliklere katılım ve medyanın ilgisi gerçekten çok büyüktü. Goethe Madalyasına layık görülen birinin sekiz yıldır cezaevinde yaşıyor olmasının insanların üzerinde yarattığı sarsıntıyı, bundan kaynaklanan gerçek üzüntüyü ve dayanışma duygularını görmek benim için bir teselli kaynağı oldu. Osman Kavala'yla birlikte madalya alan diğer iki kişiyi tanımaktan da gerçekten mutlu oldum. Bunlardan biri, Çinli Almanca uzmanı ve dil öğretmeni Li Yuan. Kendisi, ana dili Çince olanların hem dil yapıları hem de kültür farklılıklarından kaynaklanan Almanca öğrenme zorlukları üzerine düşünmüş ve çalışmış biri. Ödül konuşmasında, bu sorunları tespit etmek ve aşmak üzere Çin ve Alman mitleri ve hikayelerindeki sembolizme de baktığını, buradaki farklıkları ve benzerlikleri anlamlandırmaya çalıştığını anlattı. Farklı olanı tanımanın öneminden bahsetti.

İkinci ödül sahibi, Belçikalı bir kültür tarihçisi ve sosyal düşünür David Van Reybrouck, üniversiteyle bağlantısı olmadan bağımsız çalışmayı seçmiş, önemli yayınevleri tarafından yayınlanan kitapları büyük ilgi gören bir yazar. Son kitabı, Endonezya'nın sömürge dönemi ve bağımsızlık mücadelesi üzerine bir çalışma. Ödül konuşmasında, Endonezya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki bağımsızlık mücadelelerinin kazanıldığı ilk ülke olduğunu, ülkenin çok büyük nüfusuna rağmen bu mücadelenin ve kazanımın dünya tarihinin önemli bir parçası olarak bilinmemesinin, gelişmiş Batı ülkelerinin tarihinden gelen seslerin duyulup başka seslerin duyulmamasının onu şaşırttığını anlattı. Şu sırada iklim krizi üzerine düşündüğünden bahsederken, sömürgeleri gösteren eski bir haritayla küresel ısınmaya en çok katkısı olan ve bundan en çok etkilenen ülkeleri gösteren güncel bir haritadaki çarpıcı benzerliği fark ettiğini ve bundan çok etkilendiğini söyledi. "

"Osman Kavala'nın ödül konuşmasında, insan haysiyeti kavramı vurgulanırken, bazı dinleyicilerin neredeyse gözlerinin yaşardığını gördüm. Konuşmayı okuyup yerime oturduktan sonra, yanımda oturan Li Yuan (ki kesinlikle duygusal görünmeyen bir insandı) elimi sıkı sıkı tutup bir süre bırakmadı. Van Reybrouck, ödül konuşmasının sonunda, hiçbir yerinde Gazze, İsrail, savaş gibi kelimeler geçmeyen, ama dünyanın gözü önünde yaşanan hangi insani felaketten söz ettiği anlaşılan bir şiirini okudu. Sesinin titrememesi için çaba gösterdiği görülebiliyordu. Orada olsaydı, Osman Kavala da, dinleyicilerin onun konuşmasını dinlerken etkilendikleri gibi etkilenirdi diye düşündüm."

Yazının tamamı için tıklayın.

.

Haber Merkezi