Maraş Katliamı’nın 45. Yılı: Türkiye'nin Kara Günü

Maraş Katliamı, 1978'de Türkiye'nin Maraş şehrinde gerçekleşen ve resmi rakamlara göre 120, insan hakları örgütlerine göre ise yaklaşık 500 kişinin öldürüldüğü bir toplu katliamdır.

Yayınlanma:
Maraş Katliamı’nın 45. Yılı: Türkiye'nin Kara Günü

1978 yılında Türkiye'nin Maraş şehrinde yaşanan kanlı bir katliam, ülkenin tarihinin en trajik olaylarından biri olarak kayıtlara geçti. 19 Aralık 1978'de başlayıp, bir hafta süren bu vahşette, resmi rakamlara göre 120, insan hakları örgütlerine göre ise 500'e yakın insan hayatını kaybetti. Alevi mahallelerini hedef alan saldırılarda yüzlerce kişi yaralanırken, 210 ev ve 70 işyeri de tahrip edildi. Katliam, dönemin siyasi gelişmelerinde de dönüm noktası oldu ve 12 Eylül darbesinin zeminini hazırladı.

Yargı Süreci ve Adalet Arayışı

Katliamın sorumluları hakkında başlatılan yargılamalar 23 yıl sürdü. Toplam 804 kişiye dava açıldı ve bu kişilerin çoğu aşırı sağ görüşlü olarak tanımlandı. 29 kişiye idam, 7'sine müebbet, 321'ine ise 1-24 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Ancak, katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ulaşılamadı. 1991'de çıkarılan Terörle Mücadele Yasası'na dayanarak dava kapatıldı ve idam cezaları uygulanmadı. Süreli ceza alanların cezaları ise aynı yasayla ertelendi ve daha sonra serbest bırakıldılar.

MHP ve Derin Devlet İlişkisi

Katliam, bir sinemaya bomba atılması olayı ve ardından yayılan yanlış bilgi ile başladı. Olayın gerçek failleri daha sonra ortaya çıktı. 21 Aralık'ta iki solcu öğretmenin öldürülmesiyle şiddet olayları tırmandı. Maraş Müftüsü'nün de katılımıyla Alevi mahalleleri otomatik silahlarla tarandı, tecavüzler ve çocukların öldürülmesi gibi insanlık dışı olaylar yaşandı.

Hasan Hüseyin Değirmenci, o dönem lokanta işletmecisiydi ve işyeri faşistler tarafından tahrip edildi. Değirmenci, "Devlet bizleri korumadı" diyerek yaşadıklarını anlatıyor. Bir diğer tanık Hamit Kapan ise, katliamın planlamasını ve sonrasındaki süreci detaylarıyla anlattı. İşkenceler, haksız yargılamalar ve göçlerle devam eden bir trajedi olduğunu vurguluyor.

Katliamın Hedefleri ve Sonuçları

Katliamın iki ana hedefi vardı: ilerici dalgayı kırmak ve darbe koşullarını hazırlamak. Bu süreç, 12 Eylül darbesine ve sonrasında gelen sağ iktidarlara zemin hazırladı. Ancak, buna rağmen direniş devam etti.

Davanın bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger, davada beraat ettikten sonra siyasete girerek milletvekili seçildi ve Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine getirildi. Katliama ilişkin verilen araştırma komisyonu önergesi ise kabul edilmedi, adalet arayışı böylece engellendi.