Lütfü Savaş'tan Kurultay Davası Eleştirilerine Yanıt

Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, CHP kurultayına açtığı dava sonrası CHP üyesi olmadığı eleştirilerine yanıt verdi. Savaş, davayı özgür iradesiyle açtığını ve kurultay sırasında CHP delegesi ve Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu belirtti. Davanın ertelendiği ve tedbir talebinin reddedildiği biliniyor.

Yayınlanma:
Lütfü Savaş'tan Kurultay Davası Eleştirilerine Yanıt

Kurultay davası sonrası konuşan eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, CHP üyesi olmadığı yönündeki eleştirilere yanıt vererek, “Ben ne Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ne iktidara mensup herhangi bir kişiye bakıp bu davayı açmadım. Tamamen özgür irademle açtım. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayı sırasında delegesiydim, Büyükşehir Belediye Başkanıydım” dedi.

Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP kurultayına karşı dava açan isimlerden Lütfü Savaş, TYT Türk kanalında Nuray Başaran’ın sorularını yanıtladı.

CHP Kurultay davası ertelendi; tedbir talebi reddedildi!

Başaran, Savaş’a CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel’in duruşma sonrası yaptığı açıklamayı hatırlattı. Yücel, davanın açıldığı tarihte Savaş'ın CHP üyesi olmadığını, karşılarındakilerin partili değil "iktidar aparatları" olduğu ifadelerini kullanmıştı. Bu sözlerin kendisine sorulması üzerine Savaş şöyle cevap verdi:

“Ben ne Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ne iktidara mensup herhangi bir kişiye bakıp bu davayı açmadım. Tamamen özgür irademle açtım. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayı sırasında delegesiydim, Büyükşehir Belediye Başkanıydım. Bu davadan önce de değişimci grubun Bursa İl Başkanı ve Muş eski Gençlik Kolları Başkanı dava açmıştı. Benim dışımda beş delege daha bu davayı açmış durumda.

Beni yok saysalar bile diğer arkadaşların açtığı dava devam eder. Belki sizinle birlikte biraz daha medyatik oldu ama arkadaşlarımız da Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzgün yönetilmesi için mücadele ediyor. Eğer bir yanlış, yolsuzluk, hırsızlık varsa hukuk önünde ortaya çıksın diyorlar. Bunun çözüm yeri hukuktur.”

Kurultay davası kararı açıklanırken CHP Genel Merkezi’nde neler yaşandı, ilk yorum ne oldu; kritik MYK'dan yeni yol haritası çıktı

Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegeler, kurultaya şaibe karıştığı, delegelerin oylarının rüşvet karşılığı satın alındığı iddiasıyla farklı mahkemelerde davalar açtı. Bu davalar Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birleştirildi.

Davacılar, kurultayın rüşvet ve hile ile yapıldığını, delege iradesinin sakatlandığını savunuyor. Bu nedenle 38. Olağan Kurultay’ın iptal edilmesini, yok hükmünde (mutlak butlan) sayılarak CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yönetiminin görevden uzaklaştırılmasını, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin görevine iade edilmesini istiyor. Ayrıca 6 Nisan 2025’te yapılan 21. Olağanüstü Kurultay’ın da iptali talep ediliyor.

CHP yönetimi, “mutlak butlan” ihtimaline karşı günler öncesinden genel merkezde nöbet başlattı. Duruşma saatlerinde Özel, Merkez Yönetim Kurulu’nu toplantıya çağırdı ve gelişmeleri parti genel merkezinden takip etme kararı aldı.

26 Mayıs 2025’te görülen duruşmada, davalıların mevcut yönetimin “ihtiyati tedbir” yoluyla görevden uzaklaştırılması talebi reddedildi. Dava, sözlü savunma için 30 Haziran’a ertelendi.

30 Haziran’daki duruşma öncesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte 11 kişi hakkında “delegelere oy karşılığı para, telefon ve ev verildiği” iddiasıyla soruşturma başlattı. Hazırlanan iddianame Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ancak mahkeme “görevsizlik” kararı vererek dosyayı Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Savcılık bu karara itiraz etti.

Asliye Hukuk Mahkemesi ise bu itirazın sonucunu beklemeye karar verdi. Bu nedenle duruşma önce 8 Eylül’e ertelendi. Ancak bu tarih CHP’nin 4-9 Eylül’deki kuruluş yıldönümü etkinliklerine denk geldiği için partinin talebiyle duruşma 15 Eylül’e alındı.

Mahkeme, kurultay iptali talebini reddedebilir ya da tedbir olarak kayyım veya çağrı heyeti atayabilir. “Mutlak butlan” kararı çıkması halinde ise mevcut yönetim düşecek, Kılıçdaroğlu ve 38. Kurultay’da seçilen Parti Meclisi göreve geri dönebilecek.

CHP yönetimi, böyle bir durumda dahi karar kesinleşmeden Kılıçdaroğlu’nun göreve dönemeyeceğini savunuyor. Parti içi muhalifler ise “tedbirli mutlak butlan” halinde yönetimin anında değişeceğini öne sürüyor.

Mahkeme ayrıca kayyım veya çağrı heyeti atayarak partiyi olağanüstü kurultaya götürebilir. Eğer çağrı heyeti atanırsa, 45 gün içinde kurultay toplanmak zorunda olacak. Kayyum atanırsa, sürenin belirlenip belirlenmemesi tamamen mahkemenin kararına bağlı olacak. İstanbul İl Kongresi’nin iptalinde olduğu gibi mahkeme süre belirtmeyebilir; bu durumda kurultay tarihi atanacak kayyumun inisiyatifine kalabilir. Ayrıca, hangi karar çıkarsa çıksın, tarafların temyiz hakkı bulunuyor. Bu da sürecin uzamasına yol açabilir.

 

Bu sözlerin kendisine sorulması üzerine Savaş şöyle cevap verdi:

“Ben ne Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ne iktidara mensup herhangi bir kişiye bakıp bu davayı açmadım. Tamamen özgür irademle açtım. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayı sırasında delegesiydim, Büyükşehir Belediye Başkanıydım. Bu davadan önce de değişimci grubun Bursa İl Başkanı ve Muş eski Gençlik Kolları Başkanı dava açmıştı. Benim dışımda beş delege daha bu davayı açmış durumda.

Beni yok saysalar bile diğer arkadaşların açtığı dava devam eder. Belki sizinle birlikte biraz daha medyatik oldu ama arkadaşlarımız da Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzgün yönetilmesi için mücadele ediyor. Eğer bir yanlış, yolsuzluk, hırsızlık varsa hukuk önünde ortaya çıksın diyorlar. Bunun çözüm yeri hukuktur.”

Kurultay davası kararı açıklanırken CHP Genel Merkezi’nde neler yaşandı, ilk yorum ne oldu; kritik MYK'dan yeni yol haritası çıktı

Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegeler, kurultaya şaibe karıştığı, delegelerin oylarının rüşvet karşılığı satın alındığı iddiasıyla farklı mahkemelerde davalar açtı. Bu davalar Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birleştirildi.

Davacılar, kurultayın rüşvet ve hile ile yapıldığını, delege iradesinin sakatlandığını savunuyor. Bu nedenle 38. Olağan Kurultay’ın iptal edilmesini, yok hükmünde (mutlak butlan) sayılarak CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yönetiminin görevden uzaklaştırılmasını, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin görevine iade edilmesini istiyor. Ayrıca 6 Nisan 2025’te yapılan 21. Olağanüstü Kurultay’ın da iptali talep ediliyor.

CHP yönetimi, “mutlak butlan” ihtimaline karşı günler öncesinden genel merkezde nöbet başlattı. Duruşma saatlerinde Özel, Merkez Yönetim Kurulu’nu toplantıya çağırdı ve gelişmeleri parti genel merkezinden takip etme kararı aldı.

26 Mayıs 2025’te görülen duruşmada, davalıların mevcut yönetimin “ihtiyati tedbir” yoluyla görevden uzaklaştırılması talebi reddedildi. Dava, sözlü savunma için 30 Haziran’a ertelendi.

30 Haziran’daki duruşma öncesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte 11 kişi hakkında “delegelere oy karşılığı para, telefon ve ev verildiği” iddiasıyla soruşturma başlattı. Hazırlanan iddianame Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ancak mahkeme “görevsizlik” kararı vererek dosyayı Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Savcılık bu karara itiraz etti.

Asliye Hukuk Mahkemesi ise bu itirazın sonucunu beklemeye karar verdi. Bu nedenle duruşma önce 8 Eylül’e ertelendi. Ancak bu tarih CHP’nin 4-9 Eylül’deki kuruluş yıldönümü etkinliklerine denk geldiği için partinin talebiyle duruşma 15 Eylül’e alındı.

Mahkeme, kurultay iptali talebini reddedebilir ya da tedbir olarak kayyım veya çağrı heyeti atayabilir. “Mutlak butlan” kararı çıkması halinde ise mevcut yönetim düşecek, Kılıçdaroğlu ve 38. Kurultay’da seçilen Parti Meclisi göreve geri dönebilecek.

CHP yönetimi, böyle bir durumda dahi karar kesinleşmeden Kılıçdaroğlu’nun göreve dönemeyeceğini savunuyor. Parti içi muhalifler ise “tedbirli mutlak butlan” halinde yönetimin anında değişeceğini öne sürüyor.

Mahkeme ayrıca kayyım veya çağrı heyeti atayarak partiyi olağanüstü kurultaya götürebilir. Eğer çağrı heyeti atanırsa, 45 gün içinde kurultay toplanmak zorunda olacak. Kayyum atanırsa, sürenin belirlenip belirlenmemesi tamamen mahkemenin kararına bağlı olacak. İstanbul İl Kongresi’nin iptalinde olduğu gibi mahkeme süre belirtmeyebilir; bu durumda kurultay tarihi atanacak kayyumun inisiyatifine kalabilir. Ayrıca, hangi karar çıkarsa çıksın, tarafların temyiz hakkı bulunuyor. Bu da sürecin uzamasına yol açabilir.

 

.

Haber Merkezi