İsrail-İran Çatışması: En Çok Merak Edilen Sorular ve Cevaplar
BBC uzmanları, İsrail'in İran'a yönelik olası bir saldırı hazırlığına dair okuyucu sorularını yanıtladı. İsrail, İran'ın nükleer silah üretme tehlikesine karşı "son çare" olarak bu adımı değerlendirdiğini savunuyor. BM ve ABD istihbaratı ise İran'ın nükleer silah ürettiğine dair kesin bir kanıt olmadığını belirtiyor. İsrail ordusu, Tahran'da tahliye bildirimleri yayınladı.
BBC'nin uzmanları ve muhabirleri, kamuoyundan gelen ve internette sıkça sorulan soruları yanıtladı. Ortadoğu'daki gerilim tırmanırken, bölgedeki son gelişmeler ve olası sonuçları mercek altına alındı.
İSRAİL'İN İRAN'A YÖNELİK OLASI SALDIRISI
İsrail, İran'ın nükleer silah üretme yolunda hızla ilerlediğine inandığı ve diplomatik çabaların sonuçsuz kaldığı gerekçesiyle askeri seçeneği son çare olarak gördüğünü belirtiyor. İsrail, İran'dan kaynaklanan varoluşsal bir tehdit algıladığını ve İran'ın nükleer silah elde etmesi durumunda bunu kullanabileceğini savunuyor. Zira İran'ın daha önce İsrail devletini yok etmeye yemin ettiğini iddia ediyorlar. Ancak, BM'nin nükleer gözlemcisi olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ve son ABD istihbarat raporları bu görüşü desteklemiyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) Tahran'ın bazı bölgeleri için tahliye uyarıları yayınladığı ve bu durumun büyük bir paniğe yol açtığı belirtiliyor. Tahran'dan kuzeye doğru kaçmaya çalışan araçların uzun kuyruklar oluşturduğu ve büyük trafik sıkışıklıklarına neden olduğu ifade ediliyor. Ancak İsrail'in hedeflerinin geniş bir alana yayılması nedeniyle hiçbir yerin tam olarak güvenli olmadığı vurgulanıyor. Tahran'da hükümet, halkın sığınabilmesi için metro istasyonlarını 24 saat açık tutma kararı aldı. Tahran'ın 10 milyonluk nüfusu göz önüne alındığında, bu kadar insanın tahliyesinin pek mümkün olmadığı tahmin ediliyor.
ABD'NİN ROLÜ VE VEKİL GÜÇLER
ABD'nin Ortadoğu'da yaklaşık 19 noktada 40 ila 50 bin askeri personeli bulunduğu ve Kıbrıs ile Bahreyn'de de önemli askeri varlıklarının olduğu belirtiliyor. ABD'nin bölgedeki çatışmalara nasıl ve ne ölçüde müdahil olacağının, olayların seyrini doğrudan etkileyebileceği vurgulanıyor.
Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırmasından bu yana İsrail'in, İran'ın sahip olduğu birinci savunma hattının büyük bölümünü ortadan kaldırdığı değerlendiriliyor. Gazze'de Hamas'ın zayıflatıldığı, Lübnan'da Hizbullah'ın cephaneliğinin önemli ölçüde tüketildiği ve Suriye'nin artık İran'ın müttefiki olmadığı ifade ediliyor. Husilerin ise Yemen'de nispeten kısıtlı bir konumda bulunduğu ve bu vekil güçlerin pek koordine olmadığı belirtiliyor.
İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in, cumhurbaşkanından çok daha fazla güce sahip olduğu ve silahlı kuvvetlerin başkomutanı olarak ülkenin karar alma süreçlerinde belirleyici rol oynadığı vurgulanıyor. Ancak Hamaney'in, İran halkının tamamının desteğini almadığı ve ülkede rejime karşı büyük protestoların yaşandığı hatırlatılıyor. Buna rağmen, rejimin hala önemli bir destekçi kitlesi ve güçlü bir silahlı kuvveti olduğu unutulmamalı.
İRAN'DA REJİM DEĞİŞİKLİĞİ OLASILIĞI
İran'da hükümeti değiştirebilecek birleşik bir muhalefetin olmadığı ve farklı seçeneklerin bulunduğu belirtiliyor. Eski İran Şahı'nın sürgündeki oğlu Rıza Pehlevi'nin hem ülke içinde hem de dışında destekçileri olduğu ancak sayılarının bilinmediği ifade ediliyor. Ayrıca, yaklaşık 40 yıl önce devrilen İran monarşisine geri dönmek istemeyen reformistlerin de muhalefet içinde yer aldığı ve bu nedenle rejim değişikliği konusunda net bir yol haritasının bulunmadığı vurgulanıyor.
Fordo nükleer tesisinin, Tahran'ın yaklaşık 200 km güneyinde yer aldığı ve İran'ın sahip olduğu iki kritik zenginleştirme tesisinden biri olduğu belirtiliyor. Tesisin, korunması için bir dağın altına inşa edildiği ve daha önce İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından vurulduğu hatırlatılıyor. Son saldırıların, İran'ın karadan havaya füzelerini ve hava savunma sistemlerini hedef alarak tesisi daha savunmasız hale getirmeyi amaçladığı düşünülüyor.
İran'ın nükleer bomba üretmeye çalışıp çalışmadığını kesin olarak bilenlerin sayısının oldukça az olduğu ve geriye kalan her şeyin varsayımdan ibaret olduğu vurgulanıyor. Uluslararası Atom Enerji Ajansı'nın (IAEA), İran'ın yaklaşık 20 yıl aradan sonra ilk kez nükleer silahların yayılmaması yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit etmesiyle alarm zillerinin çaldığı belirtiliyor. İran'ın, sivil nükleer amaçlar için ihtiyaç duyulan seviyenin çok ötesinde, yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş yaklaşık 400 kg uranyum biriktirdiği ifade ediliyor. Ancak bu durumun, İran'ın bir bomba üretme yolunda yarıştığı anlamına gelmediği de ekleniyor. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü'nün, İran'ın eşi benzeri görülmemiş miktarda silah sınıfı uranyum stoğu olmasına rağmen nükleer silah üretme niyetinde olmadığı yönünde açıklama yaptığı hatırlatılıyor. İran ise her zaman nükleer programının tamamen barışçıl olduğunu savunuyor.
İsrail'in yaklaşık 90 nükleer savaş başlığına sahip olduğunun tahmin edildiği ancak bu konuda net bir bilginin bulunmadığı belirtiliyor. İsrail'in bugüne kadar nükleer silah sahibi olduğunu ne doğruladığı ne de yalanladığı ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın tarafı olmadığı hatırlatılıyor. Nükleer silaha sahip olmak için gerekli olan üç temel bileşene (uranyumun %90 oranında zenginleştirilmesi, harp başlığı üretme kabiliyeti ve bu harp başlığını hedefe ulaştırma yöntemi) ilişkin İsrail'in herhangi bir açıklama yapmadığı vurgulanıyor.
Haber Merkezi