İş Bankası-İtü Deprem Araştırma Merkezi Matam Açıldı

İTÜ ve İş Bankası iş birliğiyle kurulan MATAM, Marmara Bölgesi'ndeki aktif fayların tehlike ve risklerini araştırmayı hedefliyor. Prof. Dr. Cenk Yaltırak, merkezin kuruluş sürecinde karşılaştıkları zorluklara dikkat çekerek, YÖK başkanının başlangıçtaki olumsuz yaklaşımını ve merkezin benzersizliğini vurguladı.

Yayınlanma:
İş Bankası-İtü Deprem Araştırma Merkezi Matam Açıldı

Başta Marmara Bölgesi olmak üzere ülkemizdeki aktif fayların oluşturduğu tehlike ve risklere dair veri üretmek ve detaylı bilimsel çalışmalar yürütmek amacıyla Ocak 2024’te iki kurum arasında imzalanan protokol ile hayata geçirilen İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Türkiye İş Bankası Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk Uygulama ve Araştırma Merkezi (MATAM) açıldı. Süreç boyunca takıldıkları engeller hakkında konuşan Prof. Dr. Cenk Yaltırak, "YÖK başkanı, 'Hocalar makale yazacaksa odalarında yazsın' demişti. Bu merkezin dünyada benzeri yok demişti. Türkiyede dünyada olmayan şeyi biz becermeyiz gibi bir anlayış var ancak bende böyle bir anlayış yok" dedi. İstanbul'daki kentsel dönüşüm faaliyetlerini eleştiren Prof. Dr. Yaltırak, "Kentsel dönüşüm adı altında bir yağma yürütülüyor. Rant odaklı olan ve benim emeklerimi hiçe sayan çalışma yapılıyor. Latinler İstanbul'a geldiğinde bu kadar yağmalamamıştı" diye konuştu. 

İş Bankası’nın desteğiyle İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) bünyesinde kurulan; deprem çalışmalarını, günümüz teknolojileri ve yapay zekâ desteğiyle disiplinler arası bir bakış açısıyla ele alan merkezin bünyesinde jeoloji, jeodezi, jeofizik, deprem mühendisliği, elektrik-elektronik, veri analizi, şehir ve bölge planlama gibi farklı disiplinlerden akademisyenler yer alıyor.

Merkezin İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde yer alan binanın açılışı için düzenlenen törende konuşan İTÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Mandal, afetlere karşı en güçlü güvencenin bilim olduğunun altını çizerek, şunları söyledi: “Bu nedenle Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni yalnızca bir bina olarak değil farklı disiplinlerin, öğrencilerimizin, akademisyenlerimizin ve tüm paydaşlarımızın bir araya gelerek oluşturduğu yaşayan bir ekosistem olarak görüyoruz. Bu merkezde yer bilimcilerden afet yönetimi uzmanlarına, dijital teknolojilerden sosyal bilimlere kadar pek çok alandaki bilgi disiplinler arası bir yaklaşımla buluşacak. Ortaya çıkacak çalışmalar; tehlikeleri önceden öngörmeyi, riskleri doğru analiz etmeyi ve karar vericilere güvenilir, sayısal ve dinamik veriler sunmayı mümkün kılacak. Lisans seviyesinden doktora düzeyine kadar öğrencilerimizin sürece aktif katılımı, bu yapının geleceğe dönük en güçlü yönlerinden biri olacak.”

Geçtiğimiz günlerde Balıkesir’de yaşanan depremin, afet risklerini bilimsel temelde öngörmenin ve hazırlıklı olmanın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirten Prof. Dr. Mandal, “Bu tür olaylar, afetlere karşı alınacak önlemlerde bilimin ve teknolojinin rehberliğinin tartışılmaz olduğunu ortaya koyuyor. Burada üretilen bilgi ve teknoloji, yalnızca Marmara Bölgesi için değil, ülkemizin tamamı ve dünya için stratejik değer taşıyacak. Başta Türkiye İş Bankası olmak üzere tüm destekçilerimize, bu merkezin hayata geçirilmesinde emeği geçen tüm akademisyenlerimize ve paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu iş birliğinin, afetlere karşı daha dirençli bir gelecek inşa etme yolunda atılmış en güçlü adımlardan biri olduğuna inanıyorum” dedi.

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen de konuşmasında, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alan ülkemizin, bu felaketlerin ardından hep yardımlaşma duygusuyla hareket ettiğini vurguladı. 6 Şubat’taki depremlerden sonra kurum olarak 10 milyar TL’ye ulaşan kapsamlı bir yardım paketiyle yaraların sarılmasına katkı sağladıklarını hatırlatan Sözen, ayrıca can kayıplarının ve acıların önüne geçmek için neler yapılabileceğini araştırmaya başladıklarını, bu sırada Prof. Dr. Cenk Yaltırak ve ekibiyle yollarının kesiştiğini anlattı.

O döneme kadar Marmara Bölgesi’nin 3 boyutlu fay haritasının oluşturulduğunu, tarih boyunca yaşanan depremlerin işlendiğini, depremlerin hangi bölgeye hangi şiddette etki ettiğine ilişkin bir modelleme oluşturulduğunu aktaran Sözen, bundan sonrası için üniversiteye bağlı bir merkez altında daha fazla veri ile daha hassas hesaplamaların yapılması, çalışmaların daha bilimsel bir altyapıya oturması ihtiyacının bulunduğunu söyledi.

Sözen, “Bize ayrıca Merkezin bir binası, modern bir laboratuvarı, fay tespitleri için yeni cihazları olması; yeni cihaz ve drone’larla sahaya çıkarak fay tespiti yapılması; yüksek sayıda sensörle hassas veri girişi sağlayarak depremin yıkıcılığının metrekare bazında ölçülebilmesine ihtiyaç olduğu aktarıldı. Böylece can ve mal kaybının önlenmesi mümkün olabilirdi. Ülkemizin en güzide üniversitelerinden İTÜ’nün desteğiyle kurulacak, bilimsel veri üretilmesi ve toplumun aydınlatılmasında önemli bir rol oynayacak bu merkezin teknoloji ve veri kullanımıyla Marmara’da gerçekleşebilecek depremlerde olası can ve mal kayıplarının önüne geçebileceğini düşünerek bu projede yer aldık” diye konuştu.

Ocak 2024’te protokol imza töreninin ardından kurulan MATAM’ın yeni binasıyla birlikte deprem alanındaki çalışmaların hız kazanacağını, verilerin daha hızlı üretileceğini belirten Sözen, merkezin depremle ilgili farklı uzmanlık alanlarından akademisyenlerin yer aldığı disiplinlerarası bir yapıya sahip olmasının da önem taşıdığını vurguladı. Sözen: “MATAM’ın, ülkemizde depreme dair başka inisiyatiflerin üstlenilmesinde, iş birliklerinin hayata geçirilmesinde iyi bir örnek oluşturacağına, hatta belki başka kurumların da bu konuda elini taşın altına koymasında teşvik edici olacağına inanıyorum” dedi.   

MATAM’ın proje yürütücülüğünü üstlenen Prof. Dr. Cenk Yaltırak ise son yüzyılda depremlerde 126 bin canımızın kaybedildiğini belirterek, deprem gibi ciddi sorunlara karşı bireysel çalışmalarla çözüm üretmenin mümkün olmadığını, kurumsal yapılar altında ciddi bilimsel araştırmalar yürütülmesi gerektiğini söyledi.

Cenk Yaltırak, “Kurduğumuz bu merkez teknoloji açısından 21. yüzyılın ikinci yarısına ait. Türkiye’deki tüm kurumlardan vizyon olarak 25 yıl ileride. Zaman içerisinde daha da güçlenecek. Riski doğru öngöremezseniz plan yapamazsınız. Herhangi bir depremi eğer modelleyemiyorsanız, bunun için sensörleriniz, gözlem ağlarınız yoksa gerçekten veriyi ve bilgiyi kullanmıyorsanız bir yere ulaşmanız zordur. MATAM’ın en önemli özelliklerinden biri, veriyi ve bilgiyi görselleştiriyor olması. Bir fayın üzerinde nerede stres biriktiğine dair 10 sayfalık bir yazı yerine, üç boyutlu fay haritasında yırtılmanın nerede, nasıl başladığıyla ve nereyi nasıl etkilediğinden bir binanın buna nasıl dayandığına kadar gidecek bir süreçle ilgileniyor” diye konuştu. 

Toplumun doğru bilgilendirilmesi açısından veri odaklı olmanın önemine işaret eden Yaltırak, MATAM’da fay haritası yapmak yerine mekânsal fay verisi topladıklarını, bir depremin bütün izlerini, geçmişten günümüze kadar noktasal olarak 3 boyutlu şekilde verdiklerini söyledi. Yaltırak, “Harita yapmıyoruz, veriden bahsediyoruz. Doğada ne varsa onun matematiğini yansıtmaya çalışıyoruz. Önemli olan inşaat mühendislerine, deprem mühendislerine doğru bilgi ve veri sağlamak. Çünkü onlar bina tasarlıyor. Şu anda bu çalışmaları 500 metre çözünürlüğünde yaptık ancak bu yeterli değil. Onun içine 10 bina giriyor. Bina bazlı hale getirmeyi hedefliyoruz” dedi.

İTÜ hakkında Yaltırak şu ifadeleri kullandı:

"Binamız 6 ayda gerçek anlamda tamamlandı. İTÜ için asırlardır çağdaş derler ama benim için asırlardır şantiye burası. İTÜ'nün bir şansı var her alanda yetkin insanların bulunduğu tek üniversite burası."

Süreç boyunca bürokratik engellere takıldıklarını belirten Yaltırak, şöyle konuştu:

"YÖK başkanı, 'Hocalar makale yazacaksa odalarında yazsın' demişti. Bu merkezin dünyada benzeri yok demişti. Türkiyede dünyada olmayan şeyi biz becermeyiz gibi bir anlayış var ancak bende böyle bir anlayış yok. Kurduğumuz bu kurum 21. Yüzyılın ikinci yarısını ilgilendiriyor. Türkiye’nin Apollo projesi dedik. Bu adam çok rektör gördü çok hoca geçirdi ama bir o kadar da soruşturma geçirdi çünkü herkesi rahatsız ettim. Bu para benim şahsi param olsa 6 ay içerisinde bu merkezi hayata geçirirdim."

Bilimden uzak ve rant odaklı çalışmalar yapıldığını belirten Yaltırak, şu ifadeleri kullandı:

"Kentsel dönüşüm adı altında bir yağma yürütülüyor. Rant odaklı olan ve benim emeklerimi hiçe sayan çalışma yapılıyor. Latinler İstanbul'a geldiğinde bu kadar yağmalamamıştı"

Yabancı kaynaklardan alınan haritalara ihtiyaç kalmayacağını belirten Yaltırak şöyle konuştu:

"Fransızların ve Yunanların kafasına göre jeopolitik olarak üzerimizde hakimiyet kurmak için çizdiği her haritaya son vererek kendi haritalarımızı çizeceğiz."

MATAM Hakkında

Merkezde ilk etapta Prof. Dr. Yaltırak’ın yanı sıra Prof. Dr. Serdar Akyüz, Prof. Dr. Gürsel Sunal, Prof. Dr. Kadir Eriş, Prof. Dr. Nebiye Musaoğlu, Prof. Dr. Himmet Karaman, Prof. Dr. Şule Öğüdücü, Prof. Dr. Seda Kundak, Doç. Dr. Beyza Taşkın, Doç. Dr. Orkan Özcan, Doç. Dr. Cengiz Zabcı, Dr. Öğr. Üyesi Ufuk Tarı Dr. Öğr. Üyesi Gülsen Uçarkuş Dr. Öğr. Üyesi İrem Elitez Dr. Öğr. Üyesi Bülent Yağcı yer alıyor.

Açılışı gerçekleştirilen binada yüksek hesaplamalı bilgisayar merkezi ve sunucu odası; duraylı izotop birimi, eski deprem tarihlerinin belirlenmesini sağlayan lüminesans jeokronolojisi, mineral ayıklama birimi gibi laboratuvar ve çalışma alanları bulunuyor.

İstanbul'daki kentsel dönüşüm faaliyetlerini eleştiren Prof. Dr. Yaltırak, "Kentsel dönüşüm adı altında bir yağma yürütülüyor. Rant odaklı olan ve benim emeklerimi hiçe sayan çalışma yapılıyor. Latinler İstanbul'a geldiğinde bu kadar yağmalamamıştı" diye konuştu. 

İş Bankası’nın desteğiyle İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) bünyesinde kurulan; deprem çalışmalarını, günümüz teknolojileri ve yapay zekâ desteğiyle disiplinler arası bir bakış açısıyla ele alan merkezin bünyesinde jeoloji, jeodezi, jeofizik, deprem mühendisliği, elektrik-elektronik, veri analizi, şehir ve bölge planlama gibi farklı disiplinlerden akademisyenler yer alıyor.

Merkezin İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde yer alan binanın açılışı için düzenlenen törende konuşan İTÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Mandal, afetlere karşı en güçlü güvencenin bilim olduğunun altını çizerek, şunları söyledi: “Bu nedenle Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni yalnızca bir bina olarak değil farklı disiplinlerin, öğrencilerimizin, akademisyenlerimizin ve tüm paydaşlarımızın bir araya gelerek oluşturduğu yaşayan bir ekosistem olarak görüyoruz. Bu merkezde yer bilimcilerden afet yönetimi uzmanlarına, dijital teknolojilerden sosyal bilimlere kadar pek çok alandaki bilgi disiplinler arası bir yaklaşımla buluşacak. Ortaya çıkacak çalışmalar; tehlikeleri önceden öngörmeyi, riskleri doğru analiz etmeyi ve karar vericilere güvenilir, sayısal ve dinamik veriler sunmayı mümkün kılacak. Lisans seviyesinden doktora düzeyine kadar öğrencilerimizin sürece aktif katılımı, bu yapının geleceğe dönük en güçlü yönlerinden biri olacak.”

Geçtiğimiz günlerde Balıkesir’de yaşanan depremin, afet risklerini bilimsel temelde öngörmenin ve hazırlıklı olmanın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirten Prof. Dr. Mandal, “Bu tür olaylar, afetlere karşı alınacak önlemlerde bilimin ve teknolojinin rehberliğinin tartışılmaz olduğunu ortaya koyuyor. Burada üretilen bilgi ve teknoloji, yalnızca Marmara Bölgesi için değil, ülkemizin tamamı ve dünya için stratejik değer taşıyacak. Başta Türkiye İş Bankası olmak üzere tüm destekçilerimize, bu merkezin hayata geçirilmesinde emeği geçen tüm akademisyenlerimize ve paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu iş birliğinin, afetlere karşı daha dirençli bir gelecek inşa etme yolunda atılmış en güçlü adımlardan biri olduğuna inanıyorum” dedi.

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen de konuşmasında, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alan ülkemizin, bu felaketlerin ardından hep yardımlaşma duygusuyla hareket ettiğini vurguladı. 6 Şubat’taki depremlerden sonra kurum olarak 10 milyar TL’ye ulaşan kapsamlı bir yardım paketiyle yaraların sarılmasına katkı sağladıklarını hatırlatan Sözen, ayrıca can kayıplarının ve acıların önüne geçmek için neler yapılabileceğini araştırmaya başladıklarını, bu sırada Prof. Dr. Cenk Yaltırak ve ekibiyle yollarının kesiştiğini anlattı.

O döneme kadar Marmara Bölgesi’nin 3 boyutlu fay haritasının oluşturulduğunu, tarih boyunca yaşanan depremlerin işlendiğini, depremlerin hangi bölgeye hangi şiddette etki ettiğine ilişkin bir modelleme oluşturulduğunu aktaran Sözen, bundan sonrası için üniversiteye bağlı bir merkez altında daha fazla veri ile daha hassas hesaplamaların yapılması, çalışmaların daha bilimsel bir altyapıya oturması ihtiyacının bulunduğunu söyledi.

Sözen, “Bize ayrıca Merkezin bir binası, modern bir laboratuvarı, fay tespitleri için yeni cihazları olması; yeni cihaz ve drone’larla sahaya çıkarak fay tespiti yapılması; yüksek sayıda sensörle hassas veri girişi sağlayarak depremin yıkıcılığının metrekare bazında ölçülebilmesine ihtiyaç olduğu aktarıldı. Böylece can ve mal kaybının önlenmesi mümkün olabilirdi. Ülkemizin en güzide üniversitelerinden İTÜ’nün desteğiyle kurulacak, bilimsel veri üretilmesi ve toplumun aydınlatılmasında önemli bir rol oynayacak bu merkezin teknoloji ve veri kullanımıyla Marmara’da gerçekleşebilecek depremlerde olası can ve mal kayıplarının önüne geçebileceğini düşünerek bu projede yer aldık” diye konuştu.

Ocak 2024’te protokol imza töreninin ardından kurulan MATAM’ın yeni binasıyla birlikte deprem alanındaki çalışmaların hız kazanacağını, verilerin daha hızlı üretileceğini belirten Sözen, merkezin depremle ilgili farklı uzmanlık alanlarından akademisyenlerin yer aldığı disiplinlerarası bir yapıya sahip olmasının da önem taşıdığını vurguladı. Sözen: “MATAM’ın, ülkemizde depreme dair başka inisiyatiflerin üstlenilmesinde, iş birliklerinin hayata geçirilmesinde iyi bir örnek oluşturacağına, hatta belki başka kurumların da bu konuda elini taşın altına koymasında teşvik edici olacağına inanıyorum” dedi.   

MATAM’ın proje yürütücülüğünü üstlenen Prof. Dr. Cenk Yaltırak ise son yüzyılda depremlerde 126 bin canımızın kaybedildiğini belirterek, deprem gibi ciddi sorunlara karşı bireysel çalışmalarla çözüm üretmenin mümkün olmadığını, kurumsal yapılar altında ciddi bilimsel araştırmalar yürütülmesi gerektiğini söyledi.

Cenk Yaltırak, “Kurduğumuz bu merkez teknoloji açısından 21. yüzyılın ikinci yarısına ait. Türkiye’deki tüm kurumlardan vizyon olarak 25 yıl ileride. Zaman içerisinde daha da güçlenecek. Riski doğru öngöremezseniz plan yapamazsınız. Herhangi bir depremi eğer modelleyemiyorsanız, bunun için sensörleriniz, gözlem ağlarınız yoksa gerçekten veriyi ve bilgiyi kullanmıyorsanız bir yere ulaşmanız zordur. MATAM’ın en önemli özelliklerinden biri, veriyi ve bilgiyi görselleştiriyor olması. Bir fayın üzerinde nerede stres biriktiğine dair 10 sayfalık bir yazı yerine, üç boyutlu fay haritasında yırtılmanın nerede, nasıl başladığıyla ve nereyi nasıl etkilediğinden bir binanın buna nasıl dayandığına kadar gidecek bir süreçle ilgileniyor” diye konuştu. 

Toplumun doğru bilgilendirilmesi açısından veri odaklı olmanın önemine işaret eden Yaltırak, MATAM’da fay haritası yapmak yerine mekânsal fay verisi topladıklarını, bir depremin bütün izlerini, geçmişten günümüze kadar noktasal olarak 3 boyutlu şekilde verdiklerini söyledi. Yaltırak, “Harita yapmıyoruz, veriden bahsediyoruz. Doğada ne varsa onun matematiğini yansıtmaya çalışıyoruz. Önemli olan inşaat mühendislerine, deprem mühendislerine doğru bilgi ve veri sağlamak. Çünkü onlar bina tasarlıyor. Şu anda bu çalışmaları 500 metre çözünürlüğünde yaptık ancak bu yeterli değil. Onun içine 10 bina giriyor. Bina bazlı hale getirmeyi hedefliyoruz” dedi.

İTÜ hakkında Yaltırak şu ifadeleri kullandı:

"Binamız 6 ayda gerçek anlamda tamamlandı. İTÜ için asırlardır çağdaş derler ama benim için asırlardır şantiye burası. İTÜ'nün bir şansı var her alanda yetkin insanların bulunduğu tek üniversite burası."

Süreç boyunca bürokratik engellere takıldıklarını belirten Yaltırak, şöyle konuştu:

"YÖK başkanı, 'Hocalar makale yazacaksa odalarında yazsın' demişti. Bu merkezin dünyada benzeri yok demişti. Türkiyede dünyada olmayan şeyi biz becermeyiz gibi bir anlayış var ancak bende böyle bir anlayış yok. Kurduğumuz bu kurum 21. Yüzyılın ikinci yarısını ilgilendiriyor. Türkiye’nin Apollo projesi dedik. Bu adam çok rektör gördü çok hoca geçirdi ama bir o kadar da soruşturma geçirdi çünkü herkesi rahatsız ettim. Bu para benim şahsi param olsa 6 ay içerisinde bu merkezi hayata geçirirdim."

Bilimden uzak ve rant odaklı çalışmalar yapıldığını belirten Yaltırak, şu ifadeleri kullandı:

"Kentsel dönüşüm adı altında bir yağma yürütülüyor. Rant odaklı olan ve benim emeklerimi hiçe sayan çalışma yapılıyor. Latinler İstanbul'a geldiğinde bu kadar yağmalamamıştı"

Yabancı kaynaklardan alınan haritalara ihtiyaç kalmayacağını belirten Yaltırak şöyle konuştu:

"Fransızların ve Yunanların kafasına göre jeopolitik olarak üzerimizde hakimiyet kurmak için çizdiği her haritaya son vererek kendi haritalarımızı çizeceğiz."

MATAM Hakkında

Merkezde ilk etapta Prof. Dr. Yaltırak’ın yanı sıra Prof. Dr. Serdar Akyüz, Prof. Dr. Gürsel Sunal, Prof. Dr. Kadir Eriş, Prof. Dr. Nebiye Musaoğlu, Prof. Dr. Himmet Karaman, Prof. Dr. Şule Öğüdücü, Prof. Dr. Seda Kundak, Doç. Dr. Beyza Taşkın, Doç. Dr. Orkan Özcan, Doç. Dr. Cengiz Zabcı, Dr. Öğr. Üyesi Ufuk Tarı Dr. Öğr. Üyesi Gülsen Uçarkuş Dr. Öğr. Üyesi İrem Elitez Dr. Öğr. Üyesi Bülent Yağcı yer alıyor.

Açılışı gerçekleştirilen binada yüksek hesaplamalı bilgisayar merkezi ve sunucu odası; duraylı izotop birimi, eski deprem tarihlerinin belirlenmesini sağlayan lüminesans jeokronolojisi, mineral ayıklama birimi gibi laboratuvar ve çalışma alanları bulunuyor.

.

Haber Merkezi