Ertuğrul Özkök'ten ASELSAN Açıklamasındaki Üç Rakamın Şifrelerine Dair İddia
10 Eylül 2025'te Türkiye'de dikkatler CHP İstanbul örgütündeki polis ablukasına çevrilmişken, iki önemli olay yaşandı. Biri geniş yankı uyandırırken, diğeri gözden kaçtı. Aselsan'ın aynı gün sosyal medyada yaptığı ilginç paylaşım, bu gözden kaçan olaylardan biriydi.
11 Eylül 2025 07:00
10 Eylül 2025 günü, Türkiye’de iktidara yakın ve muhalif bütün haber siteleri CHP İstanbul örgütündeki polis ablukasını konuşurken iki çok önemli olay oldu.
Birini hepimiz duyduk, öğrendik.
İkincisini ise eminim çok azınız fark etti.
Oysa ikisi de kamuya açık haberlerdi.
Aselsan 10 Eylül 2025 günü, yani geçen salı sosyal medyada ilginç bir paylaşım yaptı.
İlk bakışta sıradan bir açıklama gibi duruyordu.
Ancak dikkatli bir bakış bu açıklamada üstü örtülü çok önemli bazı rakamları fark edebilirdi.
Açıklama aynen şöyleydi:
“ASELSAN ile Sanayi Bakanlığı arasında Hava Savunma sistemlerinin tedarikine yönelik toplam tutarı 1 milyar 650 milyon Avro olan sözleşme imzalandı. Söz konusu sözleşme kapmasında teslimatlar 2027 ile 2031 yılları arasında gerçekleşecektir.”
Bu açıklama bize Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar medyasının bir yıla yakın süredir, “gelecek zaman” kipinde konuşmalarının nedeni açıkladı.
Ne diyor iktidar kanadı:
“Çelik Kubbe’mizi örüyoruz…”
ASELSAN’ın açıklaması bize işte bu sözün takvimini veriyor.
Demek ki bu Çelik Kubbe’nin ilk bölümü 2027’de başlayacak ve 2031’de son erecek.
Bunun anlamı da şu:
2031’e kadar hava savunma sistemimiz yeterince etkin bir duruma gelemeyecek.
ABD Patriotları vermedi.
İki milyar dolar ödeyip aldığımız S 400 füzeleri depoda kutularında duruyor.
Zaten Ukrayna savaşı, kutularından çıkarsak da bize sağlam bir koruyucu kalkan sağlamayacağını bütün dünyaya gösterdi.
Kaçıncı defa yazıyorum.
Günümüz savaşları “bir gece ansızın gelebilirim” stratejisinden çok, “başkaları bir gece ansızın gelirse ne yapacağız?” yörüngesine döndü.
Hava savunma sistemini çok etkili bir seviyeye getirmeyen ülkelerin savaşa girmesinin maliyetinin ne olacağını İran-İsrail savaşında açıkça gördük.
ASELSAN açıklaması bizim önümüze şu gerçeği koyuyor.
2031 yılına kadar Türkiye’nin bölgedeki ilişkilerinde asıl görev diplomasiye ve istihbarata düşüyor.
“Efelenme” ve “kılıç” belagat kılıfında kalmalı.
Ama iyi olan şu: Diplomasi de istihbarat da emin ellerde.
Bu hava savunma sistemleri karşılığı ASELSAN’a ödenecek para 1 milyar 650 milyon Euro olacak.
Önce aklıma gelen şu soruyu sorayım.
Vatandaşa ev kirası anlaşmasında bile dövizle anlaşmayı yasaklayan devlet, bir devlet kuruluşunun bir başka devlet kuruluşu ile anlaşmasını niye Avro üzerinden yapıyor?
Neyse o teferruat, asıl meseleye geleyim.
Türkiye kendi milli şirketi ve yazılımı ile etkili bir hava savunma sistemini, demek ki S 400’lerin iki bataryası için ödediği para ile gerçekleştirebiliyormuş.
Vatandaş olarak, böyle kritik bir bölgede herkesin savaş tamtamları çaldığı bir dönemde, kaybettiğimiz süreye mi üzülelim, çöpe giden paraya mı…
Şimdi geliyorum açıklamadaki ikinci üstü örtülü mesaja.
ASELSAN bu sosyal medya paylaşımını sonunda kurumun logosu ile kapatıyor.
Orada ekrana gelen ASELSAN logosunun yanında bir rakam var.
Türk bayrağı şeklinde stilize edilmiş bir “50” rakamı bu.
Bu rakamın anlamı açık.
Bu yıl ASELSAN’ın kuruluşunun 50’nci yılı.
ASELSAN ve TUSAŞ Türk savunma ve elektronik sanayinin gözbebeği iki kuruluş.
Logonun yanındaki rakam bize son zamanlarda unutturulmaya çalışılan bir Türkiye Cumhuriyeti tarihini de hatırlatıyor.
Hani bazı AKP’liler diyor ya:
“Bizden önce buzdolabı, çamaşır makinası yoktu” diye…
İşte o büyük devlet yalanını “tekzip eden” bir logo bu.
Bu logodan öğreniyoruz ki; bugün bizim Çelik Kubbe’mizi örecek olan ASELSAN 1975’te kurulmuş.
Bugün Kaan savaş uçağını, Hürkuş eğitim uçağımızı, ATAK helikopterlerimizi, insansız hava araçlarımızı üreten TUSAŞ ise ondan iki yıl önce kurulmuştu.
ASELSAN kurulma kararı alındığında, bu ülkenin Başbakan koltuğunda Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı koltuğunda Necmettin Erbakan oturuyordu.
Yani bugün bir mahalli hâkimin kararı ile seçilmiş insanların elinden alınmaya çalışılan Cumhuriyet Halk Partisi ve onun muhafazakâr ortağı.
Kuruluşu ise Başbakan Süleyman Demirel’in Milliyetçi Cephe Hükümeti döneminde oldu.
Yani bu ülkenin Kurtuluş Savaşı ile kurulmuş, Cumhuriyet’in kurucu partisi ile muhafazakâr bir partinin ele ele kurduğu milli ve yerli bir kuruluş ASELSAN.
Bugün ardı ardına başarı hikâyeleri yazan bu kuruluşumuzun 50 yıllık tarihinde, halkın oylarıyla iktidara gelen birçok parti ve liderin emeği gayreti vardır.
Bilmeyenlere kısaca hatıratayım.
(*) 1975 ECEVİT-DEMİREL DÖNEMİ: Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı tarafından kuruldu. İlk hedef haberleşme cihazlarında yerli üretim.
(*) 1979 ECEVİT-DEMİREL: Ankara Macunköy tesisleri faaliyete geçti. İlk ürün askeri telsizler.
(*) 1980’LER ÖZAL: Kara, deniz ve hava kuvvetleri için çeşitli elektronik sistemlerin geliştirilmesine başlandı.
(*) 1990’lar DEMİREL-İNÖNÜ-ECEVİT-YILMAZ-BAHÇELİ: Radar, elektronik harp, kriptolu haberleşme, askeri yazılım sistemleri alanında büyük projeler geliştirildi.
(*) 2000’ler ERDOĞAN: Termal kameralar, gece görüş sistemleri, elektro-optik ürünler üretildi. “Yerli savunma elektroniği lideri” konumu güçlendi.
(*) 2010 ERDOĞAN: Yüksek teknoloji alanlarında (radar, elektronik harp, komuta kontrol, füze elektronik sistemleri) projeler hız kazandı.
(*) 2017 ERDOĞAN: Türkiye’nin millî savunma projelerinde (Altay tankı, Atak helikopteri, HİSAR hava savunma sistemi vb.) kritik görevler üstlendi.
(*) 2020 ERDOĞAN: 5G, yapay zekâ, insansız sistemler, uydu teknolojileri, siber güvenlik ve akıllı şehir çözümleri gibi sivil alanlarda da projeler geliştiriyor.
Türkiye, AKP’nin iktidara gelişinden 28 yıl önce ASELSAN’ı kurmuştu ve elektronik harp sistemlerini üretiyordu.
Hiç kuşkusuz savunma sanayimizin son yıllarda kazandığı ivmeyi ve başarıyı kimse inkâr edemez.
Ama Cumhuriyet’in AKP’den önceki başarılarını inkâr etmek de kimseyi büyütmez.
Geçen salı günü gördüğüm ASELSAN açıklaması ve logosu bana işte bu “millî başarı olayının” uydurma değil, gerçek hikâyesini anlatıyor.
O nedenle bu logonun yanına o “50” rakamını koyanlara bize bu gerçeği anlattıkları için çok teşekkür ediyorum.
Çünkü bu rakam, hem AKP dönemine haksızlık etmemiş, onun da hakkını teslim etmiş.
Hem de “AKP’den önce buzdolabı bile yoktu” yalanına en güzel cevabı vermiş.
Ancak dikkatli bir bakış bu açıklamada üstü örtülü çok önemli bazı rakamları fark edebilirdi.
Açıklama aynen şöyleydi:
“ASELSAN ile Sanayi Bakanlığı arasında Hava Savunma sistemlerinin tedarikine yönelik toplam tutarı 1 milyar 650 milyon Avro olan sözleşme imzalandı. Söz konusu sözleşme kapmasında teslimatlar 2027 ile 2031 yılları arasında gerçekleşecektir.”
Bu açıklama bize Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar medyasının bir yıla yakın süredir, “gelecek zaman” kipinde konuşmalarının nedeni açıkladı.
Ne diyor iktidar kanadı:
“Çelik Kubbe’mizi örüyoruz…”
ASELSAN’ın açıklaması bize işte bu sözün takvimini veriyor.
Demek ki bu Çelik Kubbe’nin ilk bölümü 2027’de başlayacak ve 2031’de son erecek.
Bunun anlamı da şu:
2031’e kadar hava savunma sistemimiz yeterince etkin bir duruma gelemeyecek.
ABD Patriotları vermedi.
İki milyar dolar ödeyip aldığımız S 400 füzeleri depoda kutularında duruyor.
Zaten Ukrayna savaşı, kutularından çıkarsak da bize sağlam bir koruyucu kalkan sağlamayacağını bütün dünyaya gösterdi.
Kaçıncı defa yazıyorum.
Günümüz savaşları “bir gece ansızın gelebilirim” stratejisinden çok, “başkaları bir gece ansızın gelirse ne yapacağız?” yörüngesine döndü.
Hava savunma sistemini çok etkili bir seviyeye getirmeyen ülkelerin savaşa girmesinin maliyetinin ne olacağını İran-İsrail savaşında açıkça gördük.
ASELSAN açıklaması bizim önümüze şu gerçeği koyuyor.
2031 yılına kadar Türkiye’nin bölgedeki ilişkilerinde asıl görev diplomasiye ve istihbarata düşüyor.
“Efelenme” ve “kılıç” belagat kılıfında kalmalı.
Ama iyi olan şu: Diplomasi de istihbarat da emin ellerde.
Bu hava savunma sistemleri karşılığı ASELSAN’a ödenecek para 1 milyar 650 milyon Euro olacak.
Önce aklıma gelen şu soruyu sorayım.
Vatandaşa ev kirası anlaşmasında bile dövizle anlaşmayı yasaklayan devlet, bir devlet kuruluşunun bir başka devlet kuruluşu ile anlaşmasını niye Avro üzerinden yapıyor?
Neyse o teferruat, asıl meseleye geleyim.
Türkiye kendi milli şirketi ve yazılımı ile etkili bir hava savunma sistemini, demek ki S 400’lerin iki bataryası için ödediği para ile gerçekleştirebiliyormuş.
Vatandaş olarak, böyle kritik bir bölgede herkesin savaş tamtamları çaldığı bir dönemde, kaybettiğimiz süreye mi üzülelim, çöpe giden paraya mı…
Şimdi geliyorum açıklamadaki ikinci üstü örtülü mesaja.
ASELSAN bu sosyal medya paylaşımını sonunda kurumun logosu ile kapatıyor.
Orada ekrana gelen ASELSAN logosunun yanında bir rakam var.
Türk bayrağı şeklinde stilize edilmiş bir “50” rakamı bu.
Bu rakamın anlamı açık.
Bu yıl ASELSAN’ın kuruluşunun 50’nci yılı.
ASELSAN ve TUSAŞ Türk savunma ve elektronik sanayinin gözbebeği iki kuruluş.
Logonun yanındaki rakam bize son zamanlarda unutturulmaya çalışılan bir Türkiye Cumhuriyeti tarihini de hatırlatıyor.
Hani bazı AKP’liler diyor ya:
“Bizden önce buzdolabı, çamaşır makinası yoktu” diye…
İşte o büyük devlet yalanını “tekzip eden” bir logo bu.
Bu logodan öğreniyoruz ki; bugün bizim Çelik Kubbe’mizi örecek olan ASELSAN 1975’te kurulmuş.
Bugün Kaan savaş uçağını, Hürkuş eğitim uçağımızı, ATAK helikopterlerimizi, insansız hava araçlarımızı üreten TUSAŞ ise ondan iki yıl önce kurulmuştu.
ASELSAN kurulma kararı alındığında, bu ülkenin Başbakan koltuğunda Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı koltuğunda Necmettin Erbakan oturuyordu.
Yani bugün bir mahalli hâkimin kararı ile seçilmiş insanların elinden alınmaya çalışılan Cumhuriyet Halk Partisi ve onun muhafazakâr ortağı.
Kuruluşu ise Başbakan Süleyman Demirel’in Milliyetçi Cephe Hükümeti döneminde oldu.
Yani bu ülkenin Kurtuluş Savaşı ile kurulmuş, Cumhuriyet’in kurucu partisi ile muhafazakâr bir partinin ele ele kurduğu milli ve yerli bir kuruluş ASELSAN.
Bugün ardı ardına başarı hikâyeleri yazan bu kuruluşumuzun 50 yıllık tarihinde, halkın oylarıyla iktidara gelen birçok parti ve liderin emeği gayreti vardır.
Bilmeyenlere kısaca hatıratayım.
(*) 1975 ECEVİT-DEMİREL DÖNEMİ: Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı tarafından kuruldu. İlk hedef haberleşme cihazlarında yerli üretim.
(*) 1979 ECEVİT-DEMİREL: Ankara Macunköy tesisleri faaliyete geçti. İlk ürün askeri telsizler.
(*) 1980’LER ÖZAL: Kara, deniz ve hava kuvvetleri için çeşitli elektronik sistemlerin geliştirilmesine başlandı.
(*) 1990’lar DEMİREL-İNÖNÜ-ECEVİT-YILMAZ-BAHÇELİ: Radar, elektronik harp, kriptolu haberleşme, askeri yazılım sistemleri alanında büyük projeler geliştirildi.
(*) 2000’ler ERDOĞAN: Termal kameralar, gece görüş sistemleri, elektro-optik ürünler üretildi. “Yerli savunma elektroniği lideri” konumu güçlendi.
(*) 2010 ERDOĞAN: Yüksek teknoloji alanlarında (radar, elektronik harp, komuta kontrol, füze elektronik sistemleri) projeler hız kazandı.
(*) 2017 ERDOĞAN: Türkiye’nin millî savunma projelerinde (Altay tankı, Atak helikopteri, HİSAR hava savunma sistemi vb.) kritik görevler üstlendi.
(*) 2020 ERDOĞAN: 5G, yapay zekâ, insansız sistemler, uydu teknolojileri, siber güvenlik ve akıllı şehir çözümleri gibi sivil alanlarda da projeler geliştiriyor.
Türkiye, AKP’nin iktidara gelişinden 28 yıl önce ASELSAN’ı kurmuştu ve elektronik harp sistemlerini üretiyordu.
Hiç kuşkusuz savunma sanayimizin son yıllarda kazandığı ivmeyi ve başarıyı kimse inkâr edemez.
Ama Cumhuriyet’in AKP’den önceki başarılarını inkâr etmek de kimseyi büyütmez.
Geçen salı günü gördüğüm ASELSAN açıklaması ve logosu bana işte bu “millî başarı olayının” uydurma değil, gerçek hikâyesini anlatıyor.
O nedenle bu logonun yanına o “50” rakamını koyanlara bize bu gerçeği anlattıkları için çok teşekkür ediyorum.
Çünkü bu rakam, hem AKP dönemine haksızlık etmemiş, onun da hakkını teslim etmiş.
Hem de “AKP’den önce buzdolabı bile yoktu” yalanına en güzel cevabı vermiş.
.Haber Merkezi