Ertuğrul Özkök: Beykoz Belediye Başkanı'nın Yeniden Tutuklanması ve Anketlerdeki Yüzde 97
Beykoz Belediye Başkanı'nın tutuklama kararıyla aynı anda gelen anket, siyasi tercihlerden ziyade dikkat çekici sonuçlar sunuyor. Seçim tahminlerinden uzak duran anket, Ağustos ayında sahada yapılan araştırmasıyla öne çıkıyor. Anketin detayları, siyasi arenada farklı bir bakış açısı sunabilir.
Beykoz Belediye Başkanı hakkında verilen yeniden tutuklama kararını okurken, aynı dakikalarda önüme son ayların en ilginç anketi geldi.
Bazı araştırma şirketleri ağustos ayında personelini tatile çıkarıyor. Önümde Ağustos’ta da sahaya inen bir şirketin son anketi duruyor. Anketin siyasi soruları ve ‘bugün seçim olsa hangi parti, cumhurbaşkanlığı seçimi olsa kim kazanır’ soruları ile ilgilenmiyorum. Çünkü daha seçime epey zaman var. O nedenle genel bir değerlendirme yapayım.
Her iki seçim açısından da Cumhur İttifakı’nın durumu pek parlak değil. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise durum iktidar açısından daha da kötü.
Ama seçime daha epey var ve ben 19 Mart yargı darbesinden beri genel trendlere bakıyorum. Silivri’ye gönderilen seçilmiş belediye başkanları ile ilgili konularda iktidar medyasında, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinde bile görmediğimiz kadar ağır bir propaganda kampanyası var.
Daha iddianame bile hazırlanmamış, neyle suçlandıklarını bilinmeyen insanlar hakkında öylesine ağır bir karalama kampanyası yürütülüyor ki…
İnsan ister istemez bu kampanya halkı nasıl etkiliyor, diye düşünüyor.
19 Mart’ın üzerinden neredeyse altı ay geçti…
Ağustos sonu itibariyle sonucu vereyim: İktidar medyasının ve siyasilerinin bu ağır kampanyasına rağmen halkın görüşünde zerre kadar değişim yok.
Halkın yüzde 60’ı bu davaların “siyasi” olduğuna inanıyor ve bu inanç her ay biraz daha pekişiyor.
Ama iktidar açısından da hepimiz açısından da bundan çok daha önemli bir gelişme var.
Ağustos ayında iki rakamdaki acayip sıçrama dikkatimi çekti. Bence iktidar açısından bir tehlikenin çanlarının sağır edici şekilde duyulması anlamına geliyor. Birincisi “adalet”e olan bakış… Soru şu: “Sizce Türkiye’de adalet sorunu var mı?” Şimdi sıkı durun.
(*) Yüzde 81.5: Halkın yüzde 81.5’i “Evet, bir adalet sorunu var” diyor. Yani sokakta, evde, çarşıda gördüğünüz her 10 Türk vatandaşından dokuzu “ülkemizin adalet sorunu” diyor.
Ama daha vahimi de var.
Çünkü ankette bir de “kısmen” diye bir cevap görüyoruz.
(*) Yüzde 15.7: Halkın yüzde 15.7’si de “Kısmen adalet sorunu var” görüşünde. Bu grup, adalet sisteminde sorunları kabul etmekle birlikte “tamamen” bozuk görmeyenlerden oluşuyor.
(*) Yüzde 97: Bu iki kategoriyi toplarsanız, halkın yüzde 97’sinin kafasında bir “adalet sorunu” var demektir.
(*) Yüzde 2.6: Evet, halkın sadece yüzde 2.6’sı, yani sokaktaki her 100 vatandaştan sadece üçü “Ülkemizde adalet sorunu yok” diyor. En vahimi de kararsız insan oranının sadece yüzde 0.2 olması.
Adaleti sorun olarak görme hiç bu kadar yükselmemişti.
Söyler misiniz bunun anlamı ne?
Saros Araştırma Gurubu’nun yorumu şu: “Adalet, toplumların ortak değeridir.”
Bu veriler, Türkiye’de adaletin siyaset üstü bir sorun olarak algılandığını ve geniş kitlelerin günlük hayatına doğrudan yansıyan bir mesele haline geldiğini gösteriyor.
Başka deyişle “adalet ve yargı artık sadece muhalefetin değil, iktidar partisine oy verenlerin de gözünde sorun haline geldi.” 19 Mart darbesinin en önemli sonucu bence bu…
Böyle bir araştırma ne kadar yanılabilir sizce? Araştırma şirketinin yöneticisi kesin bir ifade kullanıyor: “Yanılma payı 1.5 puan diyor. Sonucun zaten yüzde 100’den fazla olması mümkün değil.
Hadi eksisi 20 puan yanıldı deyin. Geriye kalıyor yüzde 80…
Bu da kolektif bir sorun anlamına gelmiyor mu?
Hepimiz şunu bilelim ki ülkemizde adalet ve yargı bakımından halkın gözünde tehlike çanları çalmaya başladı. Bu yılki araştırmada çok önemli bir işaret daha var.
Son sekiz yıldır iktidarın çözemediği derin bir ekonomik kriz var.
Doğal olarak bu kriz halkın gözünde bir numaralı sorun mertebesine ekonomiyi çıkardı.
Cumhurbaşkanı’nın “En iyi yönetecek kişi benim” dediği icraat yani…
Ekonomi hâlâ halkın gözünde bir numaralı sorun.
“Bugün Türkiye’nin en önemli sorunu nedir” sorusuna verilen cevaplar şöyle:
(*) Yüzde 37.2: “Ekonomi…”
{*) Yüzde 15.6: “Adalet /hukuk”
Bu iki yanıt, 19 Mart gününden beri değişmiyor.
“Türkiye’nin en büyük sorunu nedir” sorusuna verilen cevaplarda üç numaraya ilk defa yeni bir madde girdi.
(*) Yüzde 10.8: “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, iktidar ve AKP.”
Yani bu ay ilk defa “Başkanlık Sistemi” de sorun olarak değerlendirmeye giriyor ve en ilginci, bir sorun olarak hemen üç numaraya yerleşiyor.
Tabi bu rakamı görünce aklınıza şu soru geliyor:
“Sekiz yıldır süren bu derin ekonomik sorunu kim çözecek?”
Yüzde 40 “Hiçbiri” diyor.
Oradaki ilginç sonuç ise şu: “CHP çözer” diyenlerin oranı “AKP çözer” diyenlerle eşit.
Yani AKP ana muhalefet partisine karşı en büyük avantajı olan “ekonomiyi AKP daha iyi yönetir” imajını kaybetmiş.
Görünürde bir seçim olmadığına göre normal olarak bunu iktidarın çözmesi gerekir, değil mi…
Halka sormuşlar: Ekonomik krizi iktidar çözebilir mi?
(*) Yüzde 72 “İktidar çözemez” diyor... “Çözebilir” diyenler yüzde 10.8…
Bence bugün yaşadığımız kolektif dramı ve ikilemi en iyi özetleyen sonuç bu: Çözümsüzlük…
Düşünün iktidardaki AKP’ye oy verenlerin bile yüzde 40’ı ülkenin en büyük sorunun ekonomi olduğuna inanıyor.
İçinde bulunduğumuz “kolektif sıkıntıyı” anlatan çok önemli bir sonuç daha var. Soru şu: “Sabah uyandığınızda ilk aklınıza gelen konu nedir?”
Çok ilginç bir soru. Yani güne nasıl bir havada başlarsınız?
(*) Yüzde 30.7: Temel ihtiyaçlar/ekonomi…
Hemen altında bu ay yeni gördüğüm bir cevap:
(*) YÜZDE 13.6: “Umarım bugün başıma kötü bir şey gelmez.”
İktidar işte bu “kolektif psikozu” yönetemediği için seçilmiş belediye başkanlarını hapse atıyor, en kuvvetli adayın yolunu yargı yoluyla kesmeye uğraşıyor.
Ve bunları dile getiren televizyonları kapatıyor.
Halkın RTÜK’ün verdiği kapatma kararlarına karşı tepkisi ne?
(*) YÜZDE 65.2: “Doğru bulmuyorum.” “Doğru buluyorum” diyen ise sadece yüzde 22.4
Saros Araştırma Grubu’nun bu ayki sonuçları bana şunları söylüyor:
Bunca yıldır kamuoyu araştırmaları okuyorum. Türkiye’yi ilk defa böyle bir “kolektif psikoz” ve “çaresizlik” içinde görüyorum.
Bana göre 23 yıllık AKP iktidarının bugün geldiği nokta bu.
İktidar şimdi bütün enerjisini “Erdoğan’ı yeniden aday yapma ihtirasına” harcıyor. Peki halk ne diyor…
Anketten vereceğim son sonuç bu olacak:
“Erken seçim olması durumunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olmasını ister misiniz?”
(*) Yüzde 67.8 “Hayır, istemem” diyor.
(*) “İsterim” diyenlerin oranı ise şu: Yüzde 27…
Erdoğan buna rağmen seçime girerse ne olur?
Araştırmanın seçimle ilgili sonuçlarını vermeyeceğimi yazmıştım.
Ama AKP yönetimine bu araştırmayı okuyup o sonuçlara bakmasını da öneririm.
Oradan çıkaracakları çok sonuç var çünkü.
Kendi fikrimi söyleyeyim…
Bugün yargıdaki zorlamalar, CHP kongreleri ile ilgili kararlar, seçilmiş belediye başkanlarını yargı yoluyla devirmeler bu anket sonuçlarının yarattığı telaş ve psikolojinin ürünü.
AKP artık seçim umudunu kaybetmiş bir duyguyla yönetiliyor.
Anketten anlaşıldığı kadarı ile halk da bunu gayet farkında…
Her iki seçim açısından da Cumhur İttifakı’nın durumu pek parlak değil. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise durum iktidar açısından daha da kötü.
Ama seçime daha epey var ve ben 19 Mart yargı darbesinden beri genel trendlere bakıyorum. Silivri’ye gönderilen seçilmiş belediye başkanları ile ilgili konularda iktidar medyasında, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinde bile görmediğimiz kadar ağır bir propaganda kampanyası var.
Daha iddianame bile hazırlanmamış, neyle suçlandıklarını bilinmeyen insanlar hakkında öylesine ağır bir karalama kampanyası yürütülüyor ki…
İnsan ister istemez bu kampanya halkı nasıl etkiliyor, diye düşünüyor.
19 Mart’ın üzerinden neredeyse altı ay geçti…
Ağustos sonu itibariyle sonucu vereyim: İktidar medyasının ve siyasilerinin bu ağır kampanyasına rağmen halkın görüşünde zerre kadar değişim yok.
Halkın yüzde 60’ı bu davaların “siyasi” olduğuna inanıyor ve bu inanç her ay biraz daha pekişiyor.
Ama iktidar açısından da hepimiz açısından da bundan çok daha önemli bir gelişme var.
Ağustos ayında iki rakamdaki acayip sıçrama dikkatimi çekti. Bence iktidar açısından bir tehlikenin çanlarının sağır edici şekilde duyulması anlamına geliyor. Birincisi “adalet”e olan bakış… Soru şu: “Sizce Türkiye’de adalet sorunu var mı?” Şimdi sıkı durun.
(*) Yüzde 81.5: Halkın yüzde 81.5’i “Evet, bir adalet sorunu var” diyor. Yani sokakta, evde, çarşıda gördüğünüz her 10 Türk vatandaşından dokuzu “ülkemizin adalet sorunu” diyor.
Ama daha vahimi de var.
Çünkü ankette bir de “kısmen” diye bir cevap görüyoruz.
(*) Yüzde 15.7: Halkın yüzde 15.7’si de “Kısmen adalet sorunu var” görüşünde. Bu grup, adalet sisteminde sorunları kabul etmekle birlikte “tamamen” bozuk görmeyenlerden oluşuyor.
(*) Yüzde 97: Bu iki kategoriyi toplarsanız, halkın yüzde 97’sinin kafasında bir “adalet sorunu” var demektir.
(*) Yüzde 2.6: Evet, halkın sadece yüzde 2.6’sı, yani sokaktaki her 100 vatandaştan sadece üçü “Ülkemizde adalet sorunu yok” diyor. En vahimi de kararsız insan oranının sadece yüzde 0.2 olması.
Adaleti sorun olarak görme hiç bu kadar yükselmemişti.
Söyler misiniz bunun anlamı ne?
Saros Araştırma Gurubu’nun yorumu şu: “Adalet, toplumların ortak değeridir.”
Bu veriler, Türkiye’de adaletin siyaset üstü bir sorun olarak algılandığını ve geniş kitlelerin günlük hayatına doğrudan yansıyan bir mesele haline geldiğini gösteriyor.
Başka deyişle “adalet ve yargı artık sadece muhalefetin değil, iktidar partisine oy verenlerin de gözünde sorun haline geldi.” 19 Mart darbesinin en önemli sonucu bence bu…
Böyle bir araştırma ne kadar yanılabilir sizce? Araştırma şirketinin yöneticisi kesin bir ifade kullanıyor: “Yanılma payı 1.5 puan diyor. Sonucun zaten yüzde 100’den fazla olması mümkün değil.
Hadi eksisi 20 puan yanıldı deyin. Geriye kalıyor yüzde 80…
Bu da kolektif bir sorun anlamına gelmiyor mu?
Hepimiz şunu bilelim ki ülkemizde adalet ve yargı bakımından halkın gözünde tehlike çanları çalmaya başladı. Bu yılki araştırmada çok önemli bir işaret daha var.
Son sekiz yıldır iktidarın çözemediği derin bir ekonomik kriz var.
Doğal olarak bu kriz halkın gözünde bir numaralı sorun mertebesine ekonomiyi çıkardı.
Cumhurbaşkanı’nın “En iyi yönetecek kişi benim” dediği icraat yani…
Ekonomi hâlâ halkın gözünde bir numaralı sorun.
“Bugün Türkiye’nin en önemli sorunu nedir” sorusuna verilen cevaplar şöyle:
(*) Yüzde 37.2: “Ekonomi…”
{*) Yüzde 15.6: “Adalet /hukuk”
Bu iki yanıt, 19 Mart gününden beri değişmiyor.
“Türkiye’nin en büyük sorunu nedir” sorusuna verilen cevaplarda üç numaraya ilk defa yeni bir madde girdi.
(*) Yüzde 10.8: “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, iktidar ve AKP.”
Yani bu ay ilk defa “Başkanlık Sistemi” de sorun olarak değerlendirmeye giriyor ve en ilginci, bir sorun olarak hemen üç numaraya yerleşiyor.
Tabi bu rakamı görünce aklınıza şu soru geliyor:
“Sekiz yıldır süren bu derin ekonomik sorunu kim çözecek?”
Yüzde 40 “Hiçbiri” diyor.
Oradaki ilginç sonuç ise şu: “CHP çözer” diyenlerin oranı “AKP çözer” diyenlerle eşit.
Yani AKP ana muhalefet partisine karşı en büyük avantajı olan “ekonomiyi AKP daha iyi yönetir” imajını kaybetmiş.
Görünürde bir seçim olmadığına göre normal olarak bunu iktidarın çözmesi gerekir, değil mi…
Halka sormuşlar: Ekonomik krizi iktidar çözebilir mi?
(*) Yüzde 72 “İktidar çözemez” diyor... “Çözebilir” diyenler yüzde 10.8…
Bence bugün yaşadığımız kolektif dramı ve ikilemi en iyi özetleyen sonuç bu: Çözümsüzlük…
Düşünün iktidardaki AKP’ye oy verenlerin bile yüzde 40’ı ülkenin en büyük sorunun ekonomi olduğuna inanıyor.
İçinde bulunduğumuz “kolektif sıkıntıyı” anlatan çok önemli bir sonuç daha var. Soru şu: “Sabah uyandığınızda ilk aklınıza gelen konu nedir?”
Çok ilginç bir soru. Yani güne nasıl bir havada başlarsınız?
(*) Yüzde 30.7: Temel ihtiyaçlar/ekonomi…
Hemen altında bu ay yeni gördüğüm bir cevap:
(*) YÜZDE 13.6: “Umarım bugün başıma kötü bir şey gelmez.”
İktidar işte bu “kolektif psikozu” yönetemediği için seçilmiş belediye başkanlarını hapse atıyor, en kuvvetli adayın yolunu yargı yoluyla kesmeye uğraşıyor.
Ve bunları dile getiren televizyonları kapatıyor.
Halkın RTÜK’ün verdiği kapatma kararlarına karşı tepkisi ne?
(*) YÜZDE 65.2: “Doğru bulmuyorum.” “Doğru buluyorum” diyen ise sadece yüzde 22.4
Saros Araştırma Grubu’nun bu ayki sonuçları bana şunları söylüyor:
Bunca yıldır kamuoyu araştırmaları okuyorum. Türkiye’yi ilk defa böyle bir “kolektif psikoz” ve “çaresizlik” içinde görüyorum.
Bana göre 23 yıllık AKP iktidarının bugün geldiği nokta bu.
İktidar şimdi bütün enerjisini “Erdoğan’ı yeniden aday yapma ihtirasına” harcıyor. Peki halk ne diyor…
Anketten vereceğim son sonuç bu olacak:
“Erken seçim olması durumunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olmasını ister misiniz?”
(*) Yüzde 67.8 “Hayır, istemem” diyor.
(*) “İsterim” diyenlerin oranı ise şu: Yüzde 27…
Erdoğan buna rağmen seçime girerse ne olur?
Araştırmanın seçimle ilgili sonuçlarını vermeyeceğimi yazmıştım.
Ama AKP yönetimine bu araştırmayı okuyup o sonuçlara bakmasını da öneririm.
Oradan çıkaracakları çok sonuç var çünkü.
Kendi fikrimi söyleyeyim…
Bugün yargıdaki zorlamalar, CHP kongreleri ile ilgili kararlar, seçilmiş belediye başkanlarını yargı yoluyla devirmeler bu anket sonuçlarının yarattığı telaş ve psikolojinin ürünü.
AKP artık seçim umudunu kaybetmiş bir duyguyla yönetiliyor.
Anketten anlaşıldığı kadarı ile halk da bunu gayet farkında…
.Haber Merkezi