DSD'den Eğitim Sen Genel Kurulu Açıklaması: Umudu Kırmanın Yolu, Toplumsal Muhalefeti Genişletmektir

Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD) Eğitimciler Türkiye Yürütmesi, Eğitim Sen'in 22-24 Aralık 2024 tarihlerinde gerçekleştirdiği 12. Olağan Kurulu hakkında ayrıntılı bir açıklama yaptı. Bu açıklama, kongrenin gündemini, tartışmalarını ve sendikal hareketin geleceğine dair perspektiflerini içeriyor.

Yayınlanma:
DSD'den Eğitim Sen Genel Kurulu Açıklaması: Umudu Kırmanın Yolu, Toplumsal Muhalefeti Genişletmektir

Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD) Eğitimciler Türkiye Yürütmesi, Eğitim Sen'in 12. Olağan Kurulu'nu değerlendiren bir açıklama yayınladı. Anadolu Hotels Esenboğa Thermal'de düzenlenen kongre, "Tarihin çağrısına ve emekçi sınıfların beklentisi üzerine satır başları" başlığı altında ele alındı. Açıklamada, kongrenin geçmiş dönemin eksikliklerini ve yetmezliklerini tartışma zemini olarak sunduğu vurgulandı. Bu platformda, emek hareketinin çok katmanlı ve karmaşık içsel ve dışsal niteliklerine dair çeşitli perspektifler paylaşıldı.

Kongrede Öne Çıkan Temalar ve Sendikal Yeniden Yapılanma

DSD'nin açıklamasında, kongrede toplumsal mücadele alanlarında yaşanan saldırıların yarattığı etkilerin altı çizildi. Laiklik, eşitlik, bağımsızlık, kamusallık, hukuk, demokrasi, barış ve bir arada yaşam gibi temaların kürsü konuşmalarında ön plana çıktığı belirtildi. Eğitim Sen'in içinde bulunan çeşitli sendikal dinamiklerin "birlikte mücadele etme kültürü" çerçevesinde ele alındığı ve 12. Genel Kurulu'nun bu anlayışla sona erdiği ifade edildi.

DSD'nin açıklamasının tamamı şöyle:

"Kapitalizmin uzunca süredir içinde bulunduğu ekonomik krizi bir türlü aşamamasına bağlı olarak emperyalist egemenler arasında küresel ölçekte; değişik enstrümanlar ile sürdürülegelen bilek güreşinin farklı coğrafyalarda şiddet, çatışma ve savaşa dönüşerek halkları ölüme, yoksulluğa, geleceksizliğe sürüklediği, buna içkin ve koşut olarak tüm bu gerilim alanlarının odağında yer alan saray iktidarının giderek otoriterlik sınırlarının dışına taşarak totoliter ve faşizan bir karakter kazanması ile birlikte, emekçi halkımızın derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal kriz ile beraber adeta nefes alamaz hale geldiği, hukuksuzluğun, eşitsizliğin kol gezdiği yakıcı bir gerçeklik içinde sömürü ve yoksulluk girdabında hayata tutunmaya çalışılan; siyasal İslamcı bir gericiliğe tüm ülkenin esir edilmek istendiği bir tarihsel momentte eğitim ve bilim emekçileri 12. Olağan Genel kurulunu gerçekleştirdi.

Geçmiş dönemin eksikliklerinin ve yetmezliklerinin konuşulup tartışılma zemini olan kongrede, çok katmanlı ve karmaşık içsel ve dışsal niteliğe sahip emek hareketinin ve bu duruma bağlı olarak sendikal krizden çıkışın nasıl gerçekleştirilebileceğine dair farklı perspektifler paylaşıldı.

DSD olarak genel kurullar sürecini karşılarken, toplumsal muhalefetin en önemli dinamiklerinden biri olan Eğitim Sen’in bu genel kurul ile birlikte; siyasal İslamcı, piyasacı, faşizan bir iktidar eliyle; ekonomik, sosyal, kültürel, hayatın her alanında yaşanan çöküşün durdurulması yönünde tarihsel sorumluluğunu yerine getirmeye hazır olup olmadığının açığa çıkacağını belirtmiştik.

Bu iradenin ancak, siyasal İslamcı faşist iktidarın baskıları altında sendikalarda egemen olan kamu emekçilerinin zihninde temsil ve meşruiyet açısından giderek zemin yitimine yol açan çoğunlukçu ve kimlik-kültür taleplerine sıkıştırılmış siyaset indirgemeci yaklaşıma dair esaslı bir eleştiri sürecini işleterek, yeniden inşa yolunda; işyerlerinden başlayarak eğitim ve bilim emekçilerinin söz ve kararını örgütleyecek fiili, meşru ve militanca bir mücadelenin gerçekleştirilebildiği ölçüde açığa çıkarılabileceğinin de altını çizmiştik.

Tüm toplumsal mücadele alanlarında yaşanan saldırıların yol açtığı tahribatın ifade edildiği kongrede; laiklik, eşitlik, bağımsızlık, kamusallık, hukuk, demokrasi, barış ve bir arada yaşam temaları kürsü konuşmalarını içeriklendirdi.

AKP’nin siyasal kültürel iktidar ve hegemonya arayışında en kritik nokta olarak tespit ettiği eğitim alanında; müfredatın dinselleştirilmesi, ÇEDES ile birlikte Diyanetin eğitim alanına nüfuzu, bir hukuk tanımazlık örneği olarak tarikat ve cemaatler ile imzalanan protokoller, her fırsatta karma eğitimin tartışmaya açılması, laik ve bilimsellik ilkesinin hedef alınması, anadilde eğitim hakkının tesis edilmemesi, yaz saati uygulaması, eğitimin bir hak olmaktan çıkarılarak ticarileşmesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun ürettiği eşitsizlik, eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, özlük ve sosyal haklarında meydana gelen kayıplar, ücretli sözleşmeli öğretmenlik uygulaması, özel eğitim kurumlarında çalışan eğitimcilerin mahkum edildiği sefalet koşulları, ataması yapılmayan öğretmenler, öğrencilerin barınma ve beslenme sorunu, okulların finansmanında merkezi bütçeden ayrılan kaynağın yetersizliği, mülteci çocuklarının eğitim hakkı ve entegrasyonu ve eğitim alanın daha pek çok sorunu tüm tartışmaların odak merkezi oldu.

Her dönem egemenlerin baskı, sindirme, zor politikalarının hedefi olan türlü saldırılara, darbelere, yasaklamalara karşın yüzyıllık bir mücadele geleneğinin sorumluluğunu ve bilincini sırtlayarak bugüne taşıyan Eğitim Sen, içinde barındırdığı farklı sendikal dinamiklerin birlikte mücadele etme kültürünü bir dinamizm ve yeniden inşa sürecinin membaı olarak tanımlayarak 12. Genel Kurulu’nu tamamladı.

Şimdi Eğitim Sen’e ve kadrolarına düşen sorumluluk, toplumda yaygınlaşan umutsuzluğu ve iktidar cenderesini kırmanın yolunu açmak üzere, toplumsal muhalefet zeminlerini genişletmek ve düzen muhalefetinin sınırlarının dışına fiili meşru ve militan bir tarzda taşmaktır.

Ekonomik, sosyal siyasal krize karşı toplumsal muhalefetin birleşik gücünün bir parçasını oluştururken, sınıf indirgemeci bir dar açıya hapsolmadan, demokratik talepleri de içeren ve gözeten bir dikkatle, mücadelenin ağırlık merkezini ve ana eksenini emek mücadelesi eksenine oturtmak, kamu yararının bir gereği ve meşruiyet dayanağı olarak işlev görerek halk düşmanı saray düzeninin surlarında gedik açacak bir eylemliliğin manivelası olacaktır.

Yaşanmakta olan ağır sürecin geniş emekçi halk kesimlerine daha fazla yoksulluk, sömürü, işsizlik, baskı şeklinde çıkarılan faturasını yırtma, toplumsal yaşamın topyekûn dinselleştirilmesi yönünde ilerleyen gerici faşist kuşatmayı yarma görevi üstümüzdedir.

Eğitim ve bilim emekçileri, eğitimin kamusal bir hak olmaktan çıkarılıp ticarileştirildiği, eğitim ve bilim emekçilerinin çeşitli form ve formüller ile güvencesizlik girdabına sokulduğu, yargı kararlarına rağmen ÇEDES, zorunlu “dini” seçmeli dersler ve karma eğitim tartışmaları ile tarikat-cemaat ve gerici vakıfların istek ve taleplerinin eğitim sisteminin merkezine oturtulmasının önüne barikatı kuracak, kora kor bir mücadeleyi önüne koymak zorundadır.

Eğitim ve Bilim Emekçileri 22 yıllık AKP iktidarında oluşan ve yukarıda başlıklarını belirtiğimiz tüm toplumsal ve siyasal mücadele alanlarını birleştirecek ideolojik ve politik birikime ve deneyime sahip olma bilinciyle karanlık iktidarının karşısında işyeri işyeri mutlak surette mevzileri oluşturacaktır.

Tarihin bu çağrısına ve emekçi sınıfların beklentisine cevap üretmeyi, sahip olduğumuz yüzyılı aşkın bir mücadele geleneğine, emekçi halkımıza ve her şeyden önce ülkemizin geleceği çocuklarımıza borcumuz olarak belirtmiştik.

12. Eğitim Sen Genel Kurulu’nun bu tarihsel süreci gördüğünü ve süreci örmek ve fiili ve meşru zeminini oluşturmak üzere irade beyanında bulundu. Şimdi bu iradeyi kuvveden fiile çıkarmak görevi hepimizindir."