Dem Parti'den Boğaziçi Cinayetine Tepki: "Üniversiteler Suç Mahaline Dönüştü!"

Boğaziçi Üniversitesi'nde 15 yaşındaki Hilal Özdemir'in düğünde öldürülmesi üzerine DEM Parti Milletvekili Sevilay Çelenk, üniversitelerdeki baskı ve kayyum yönetimlerine dikkat çekti. Çelenk, İçişleri Bakanlığı, YÖK ve Boğaziçi yönetimine, mevzuata aykırı çalıştırma, güvenlik açığı ve susturma iddialarıyla ilgili sorular yöneltti. Üniversitedeki cinayet sosyal medyada da yankı buldu.

Yayınlanma:
Dem Parti'den Boğaziçi Cinayetine Tepki: "Üniversiteler Suç Mahaline Dönüştü!"

Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’ndeki Kennedy Lodge tesisinde, 30 Ağustos akşamı yapılan düğünde çalışan 15 yaşındaki Hilal Özdemir, 20 yaşındaki Ayberk Kurtuluş tarafından silahla öldürüldü. Yaşanan cinayete ilişkin tartışmalar sürerken bir tepki de DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk'ten geldi. "üniversitelerin baskı ve kayyım yönetimleri altında güçsüzleştiğini, niteliksizleştiğini ve suç mahalline dönüştüğünü" söyleyen DEM Partili Çelenk, İçişleri Bakanlığı, YÖK ve Boğaziçi Üniversitesi yönetimine 7 soru yöneltti. 

O sorulardan bazıları, "15 yaşındaki bir çocuğun mevzuata aykırı bir biçimde üniversite kampüsündeki bir birimde gece vakti çalıştırılmasının sorumlusu kimdir? Üniversite mezunlarının dahi giremediği kampüse, onlarca suç kaydı bulunan bir kişi nasıl rahatça girebilmiştir Üniversite yönetiminin çalışanlara “konu hakkında konuşursanız işinize son verilir” dediği iddiası doğru mudur?" oldu.

Boğaziçi Üniversitesi içindeki cinayet sosyal medyanın gündeminde: Saldırgan eli silahla kampüse nasıl girdi?

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, yaptığı yazılı basın açıklamasında "kayyım rektörler eliyle üniversitelerin demokratik yapısının yok edildiğini, akademisyenlerin tasfiye edildiğini ve öğrencilerin soruşturmalarla baskı altına alındığını belirtti. Bu tablo içinde üniversitelerin artık güvenli mekânlar olmaktan çıktığını" söyledi. Çelenk, “Siyasi iktidar üniversiteleri kayyım rektörlerle idare eder, öğrencileri soruşturmalarla bezdirir, alanında yetkin, demokratik ve barışçı akademik kadroları KHK'lar ve diğer pek çok yolla tasfiye ederken üniversite suç mahalline dönüştü" dedi.

Boğaziçi’nde yaşanan olayın tekil bir vaka olmadığını, son yıllarda üniversitelerde benzer saldırıların gerçekleştiğini belirten Çelenk, “Örneğin 2016 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci kampüsünde 4 eczane çalışanının ölümüyle sonuçlanan bir saldırı gerçekleşmişti. Yine Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde 2018 yılında yaşanan aralarında dekan yardımcısı, fakülte sekreteri ve iki öğretim elemanının bulunduğu 4 kişinin yaşamını yitirdiği olay halen akıllardadır. 2019 yılında ise Çankaya Üniversitesinde Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel bir öğrenci tarafından katledildi. Sadece son on yıla bakıldığında bile, üniversitelerde kurum içi ya da dışından kişilerce gerçekleştirilen sayısız şiddet vakası söz konusudur” dedi.

Çelenk, Boğaziçi Üniversitesi’nde yıllarını vermiş hocalar ve mezunlar kampüse alınmazken, onlarca suç kaydı bulunan bir kişinin hiçbir engelle karşılaşmadan içeri girebilmesini eleştirdi:

“Üniversite içinde ve etrafında, öğrencilerin en ufak bir eylem ihtimaline karşı her gün yüzlerce polis bekletilirken, elinde silahıyla gelen bu kişinin kampüste rahatlıkla dolaştığı  anlaşılmaktadır.”

Çelenk, üniversite yönetiminin olay karşısında yalnızca kısa bir “başsağlığı” mesajıyla yetinmesine ve kampüs içinde gerçekleştiği iddialarına dair açık bir yanıt vermemesine tepki gösterdi. Ayrıca, öldürülen çocuğun kişisel videolarının sosyal medyada dolaşıma sokularak sanki cinayetten sorumluymuş gibi bir algı yaratılmasının da üzücü ve endişe verici olduğunu belirtti.

Milletvekili Çelenk, İçişleri Bakanlığı, YÖK ve Boğaziçi Üniversitesi yönetimine şu soruları yöneltti:

1-15 yaşındaki bir çocuğun mevzuata aykırı bir biçimde üniversite kampüsündeki bir birimde gece vakti çalıştırılmasının sorumlusu kimdir?

2-Üniversite mezunlarının dahi giremediği kampüse, onlarca suç kaydı bulunan bir kişi nasıl rahatça girebilmiştir?

3-Akademisyenler ve öğrencilerin kampüse girişleri birçok nedenle sınırlanır ya da yasaklanırken, en küçük gösteride onlarca polis ve güvenlik öğrencileri kuşatırken, bir kişinin elinde silahla kampüse girişi nasıl açıklanabilir?

4-Üniversite yönetiminin çalışanlara “konu hakkında konuşursanız işinize son verilir” dediği iddiası doğru mudur?

5-Cinayetin işlendiği Kennedy Lodge tesisi örneğinde olduğu gibi, üniversiteye ait kaç tesis güvenliğin de sağlanmadığı bir biçimde ticari kullanıma açılmıştır?

6- Cinayet failinin 18 ayrı suç kaydı bulunduğu ifade edilmektedir. Kampüse daha evvel de giriş yapmış mıdır?

7- Bugüne dek bu kişi hakkında kaç adli işlem yapılmıştır?

 

 

 

 

 

 

 

Çelenk, “Siyasi iktidar üniversiteleri kayyım rektörlerle idare eder, öğrencileri soruşturmalarla bezdirir, alanında yetkin, demokratik ve barışçı akademik kadroları KHK'lar ve diğer pek çok yolla tasfiye ederken üniversite suç mahalline dönüştü" dedi.

Boğaziçi’nde yaşanan olayın tekil bir vaka olmadığını, son yıllarda üniversitelerde benzer saldırıların gerçekleştiğini belirten Çelenk, “Örneğin 2016 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci kampüsünde 4 eczane çalışanının ölümüyle sonuçlanan bir saldırı gerçekleşmişti. Yine Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde 2018 yılında yaşanan aralarında dekan yardımcısı, fakülte sekreteri ve iki öğretim elemanının bulunduğu 4 kişinin yaşamını yitirdiği olay halen akıllardadır. 2019 yılında ise Çankaya Üniversitesinde Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel bir öğrenci tarafından katledildi. Sadece son on yıla bakıldığında bile, üniversitelerde kurum içi ya da dışından kişilerce gerçekleştirilen sayısız şiddet vakası söz konusudur” dedi.

Çelenk, Boğaziçi Üniversitesi’nde yıllarını vermiş hocalar ve mezunlar kampüse alınmazken, onlarca suç kaydı bulunan bir kişinin hiçbir engelle karşılaşmadan içeri girebilmesini eleştirdi:

“Üniversite içinde ve etrafında, öğrencilerin en ufak bir eylem ihtimaline karşı her gün yüzlerce polis bekletilirken, elinde silahıyla gelen bu kişinin kampüste rahatlıkla dolaştığı  anlaşılmaktadır.”

Çelenk, üniversite yönetiminin olay karşısında yalnızca kısa bir “başsağlığı” mesajıyla yetinmesine ve kampüs içinde gerçekleştiği iddialarına dair açık bir yanıt vermemesine tepki gösterdi. Ayrıca, öldürülen çocuğun kişisel videolarının sosyal medyada dolaşıma sokularak sanki cinayetten sorumluymuş gibi bir algı yaratılmasının da üzücü ve endişe verici olduğunu belirtti.

Milletvekili Çelenk, İçişleri Bakanlığı, YÖK ve Boğaziçi Üniversitesi yönetimine şu soruları yöneltti:

1-15 yaşındaki bir çocuğun mevzuata aykırı bir biçimde üniversite kampüsündeki bir birimde gece vakti çalıştırılmasının sorumlusu kimdir?

2-Üniversite mezunlarının dahi giremediği kampüse, onlarca suç kaydı bulunan bir kişi nasıl rahatça girebilmiştir?

3-Akademisyenler ve öğrencilerin kampüse girişleri birçok nedenle sınırlanır ya da yasaklanırken, en küçük gösteride onlarca polis ve güvenlik öğrencileri kuşatırken, bir kişinin elinde silahla kampüse girişi nasıl açıklanabilir?

4-Üniversite yönetiminin çalışanlara “konu hakkında konuşursanız işinize son verilir” dediği iddiası doğru mudur?

5-Cinayetin işlendiği Kennedy Lodge tesisi örneğinde olduğu gibi, üniversiteye ait kaç tesis güvenliğin de sağlanmadığı bir biçimde ticari kullanıma açılmıştır?

6- Cinayet failinin 18 ayrı suç kaydı bulunduğu ifade edilmektedir. Kampüse daha evvel de giriş yapmış mıdır?

7- Bugüne dek bu kişi hakkında kaç adli işlem yapılmıştır?

 

 

 

 

 

 

 

.

Haber Merkezi