Cumartesi Anneleri'nden Vedat Aydın Çağrısı: Cezasızlığa Son Verin
Cumartesi Anneleri, 1058. haftasında Vedat Aydın'ın faillerini sordu ve cezasızlığa son verilmesi çağrısında bulundu. Kayıp yakınları ve insan hakları aktivistlerinin katıldığı eylemde, Aydın'ın 34 yıl önce katledildiği hatırlatıldı. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de açıklamaya katılarak destek verdi.
Cumartesi Anneleri, 1058. hafta eylemlerinde, 5 Temmuz 1991'de katledilen Halkın Emek Partisi (HEP) Amed İl Başkanı Vedat Aydın'ın faillerini sorarak, dosyadaki cezasızlığa son verilmesi çağrısında bulundu.
Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 1058’ncisini gerçekleştirdi.
Karanfiller ve gözaltında kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri'ne, çok sayıda insan hakları aktivistinin yanı sıra İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de destek verdi.
VEDAT AYDIN'IN KAYIP SÜRECİ VE AİLE ÇARESİZLİĞİ
Kayıp yakını İkbal Eren, 34 yıl önce katledilen Vedat Aydın’ın hikayesini anlatarak, 5 Temmuz 1991 gecesi, kendilerini Siyasi Şube polisleri olarak tanıtan silahlı kişilerin, Aydın'ı evinden gözaltına aldığını belirtti. Avukatının hemen emniyete başvurduğunu ancak Aydın’ın emniyette olmadığı yanıtını aldığını aktaran Eren, ertesi gün eşi ve avukatının Diyarbakır’daki tüm ilgili makamlara başvurduğunu fakat her yerden “bilgimiz yok” cevabının geldiğini ifade etti. 7 Temmuz 1991’de bir gazetecinin, Ergani-Maden yolu üzerinde bulunan kimliği belirsiz bir erkek cesedinin Maden Mezarlığı’na defnedildiğini öğrendiğini söyledi.
Ailenin savcılığa yaptığı başvuru sonucu mezarın açıldığını ve ağır işkence izleri taşıyan bedenin Vedat Aydın’a ait olduğunun ortaya çıktığını belirten İkbal Eren, cenazenin on binlerce kişinin katılımıyla toprağa verildiğini ancak cenaze törenine katılanlara açılan ateş sonucu birçok insanın yaşamını yitirdiğini, yüzlercesinin yaralandığını vurguladı. Eşi Şükran Aydın’ın, eşini gözaltına alan kişilerin eşgal bilgilerini detaylı biçimde verdiğini, robot resimler çizildiğini aktaran Eren, “Eşimi devlet öldürdü” ifadesi nedeniyle defalarca tehdit edildiğini, evinin basıldığını, gözaltına alındığını ve beş yıl boyunca evinin önünde ‘beyaz Toros’ bekletildiğini dile getirdi.
JİTEM İDDİALARI VE CEZASIZLIK ELEŞTİRİSİ
İkbal Eren, JİTEM mensubu Abdulkadir Aygan’ın ifadesi ve Murat İpek’in açıklamalarının, Aydın’ın JİTEM Komutanı Cem Ersever ve ekibi tarafından, Diyarbakır Alay Komutanı İsmet Yediyıldız’ın bilgisi dahilinde kaybedildiğini ortaya çıkardığını belirtti.
Suça ortak olan Aygan ve Demir'in, Aydın’ı gözaltına alan ve infaz eden kişileri isim isim açıkladığını vurgulayan Eren, dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Hanifi Avcı’nın da hem yazdığı ‘Haliç’teki Simonlar’ isimli kitabında hem de mahkeme ifadelerinde, Aydın’ın JİTEM tarafından evinden alınıp öldürüldüğünü dile getirdiğini hatırlattı. Eren, içerisinde Vedat Aydın’ın olduğu aracın rahat yol alması için trafik kontrol noktalarının sahte kaza ihbarlarıyla devre dışı bırakıldığını ve bu talimatın Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Harekat Merkezi’nden geldiğini açıkladı. Tüm bu bilgilere rağmen, 34 yıldır dosyada etkili, tarafsız ve bağımsız bir soruşturma yürütülmediğini ifade eden Eren, devletin, Vedat Aydın’ın gözaltında kaybedilmesiyle ilgili hakikati ortaya çıkarma ve adaleti sağlama görevini yerine getirmediğini savundu. İkbal Eren, "Vedat Aydın dosyasında inkara ve cezasızlığa son verin. Hukuku derhal işletin. Bilinen failleri ve sorumluları yargılayarak cezalandırma görevinizi yerine getirin" diyerek sözlerini tamamladı.
Haber Merkezi