Altan Bey'e Veda

Gülseren Onanç, "Merhaba yoldaş" diyerek söze başlardı. Onunla yoldaşlık etmek, siyasetçi olmanın yükünü hafifletirdi. Belki de kendisini önce gazeteci, sonra siyasetçi olarak tanımlardı. Onunla yürümek gurur vericiydi.

Yayınlanma:
Altan Bey'e Veda

Gülseren Onanç 

“Merhaba yoldaş” diye başlardı söze. Onunla yoldaş olmanın verdiği gurur ve özgüvenle, siyasetçi olmanın yükü hafiflerdi...

Ona sorsanız, belki kendisini önce gazeteci, sonra siyasetçi olarak tanımlardı. Belki de bu nedenle O, tanıdığım diğer bütün siyasetçilerden farklıydı.

Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı akşam, kendisini son kez gördüğümde yanına yaklaşıp yanaklarından iki öpücük almıştım. Ondan sonra hızla gelişen hastalığı sırasında ziyaretine gitmeyi başaramadım. İçimdeki bu hüzünle, sevgili yoldaşım Altan Bey’i yazmak istedim.

Aslında, Altan Öymen’in kişiliği ve siyaset yapma biçimi üzerine tezler yazılmalı, siyaset okullarında okutulmalı diye düşünüyorum. Zira o yaşamı ve değerleriyle az rastlanır örnek bir insan ve siaysetçiydi.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı siyasetçiler tanıdım. Ancak Türkiye’de siyasetçilerin, ülkeye özgü bir davranış koduyla şekillendiğine tanıklık ettim. Bu kodlar, en muhafazakâr partiden en özgürlükçü, liberal partiye kadar az çok aynıdır.

Bizim memlekette siyaset, hiyerarşik ve erildir. Ne yazık ki bu kalıba direnmek zordur. Siyaset gömleğini giyen kadın ya da erkek, bu davranış kodlarına uygun davranması yönünde baskı görür. Aksi durumda oyunun dışında kalır “Burası İsveç değil,” diye hatırlatma yapılır.

Altan Bey’in dili ise eşitlikçi ve kapsayıcıydı. Onun geçmişte de olsa CHP’de aktif siyaset yapmış olması, hatta genel başkanlığa seçilmesi, bana “Başka türden siyasetçi olmak da mümkün" dedirtmişti.

Ipsos’un 2024 yılında yayımladığı “Mesleklere Güven” araştırmasında siyaset, dünya genelinde en az güven duyulan meslek olarak en alt sırada yer aldı. Türkiye’de de tablo farklı değil. Hatta siyasetçilerin sadece güvenilmez değil, dünyayı kutuplaştıran ve çatışma alanına çeviren teklikeli aktörler haline geldiği bir dönemdeyiz.

Altan Bey, bu güvensiz meslek alanına güven kazandıran bir siyasetçiydi. Olaylara tarihsel perspektiften bakar, asla kişiselleştirmez; değerlendirmelerini objektif kriterler üzerinden yapardı. Ondan bir kişi hakkında doğrudan olumsuz bir yorum duymazdınız. Siyasi parti örgütlerinde sıkça görülen, insanların arkasından acımasızca eleştiri yapma hastalığına hiç tutulmamıştı. Bu yönüyle, güven duyulmayan siyaset mesleğinde, güvenilir bir figür olmayı başarmıştı.

Günümüz siyasetinde hem entelektüel bir demokrat hem siyasetçi olmak neredeyse imkânsız hale geldi. Gerçekten demokrat kalmak, giderek daha fazla kutuplaşan bir politik zeminde kolay değil. “Biz ve onlar” karşıtlığı, demokrat olmanın gerektirdiği esnekliği ortadan kaldırıyor.

Türkiye’de en çok beğenilen siyasetçiler, karşı tarafa en çok yüklenenler; en yüksek sesle konuşanlar oluyor. Kimse bu tonda konuşanlardan “demokratlık” beklemiyor. Altan Bey ise, referanslarla konuşan, demokrat kişiliğiyle her zaman mağdurun ve doğrunun yanında yer alan bir liderdi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Altan Öymen’i anma toplantısında, “Nezaketin ansiklopedisini uğurluyoruz,” diyerek onun Şule Bucak ve Yaşar Seymen’i bir centilmen olarak otel kapısına kadar nasıl uğurladığını anlattı.

Ancak Altan Bey’in nezaketi, başka siyasilerde tanıklık ettiğim “birini kırmamak”la sınırlı değildi. Onun nezaketi; konuştuğu kişiyi ciddiye almak, sözünü önemsemek ve ona düşünsel bir alan açmak üzerinden yaşanırdı. Bu yönüyle, onu tanıyan benim gibi pek çok kadın için yalnızca bir siyasi figür değil, güvende hissedilen bir entelektüel ve saygı duyulan bir yoldaştı.

Bir anlamda Altan Bey’in nezaketi, yalnızca kişisel bir erdem değil; samimiyet ve sevecenlikle yoğrulmuş, siyaseti dönüştüren bir politik duruştu.

Altan Bey’in CHP’ye olan sadakatini ve bağlılığını, bugüne dek tanıdığım hiçbir siyasetçide görmedim. O, zor zamanların dostuydu. Partiye ilk katıldığım günlerde bana şöyle demişti:

“CHP öyle büyük bir ailedir ki, Türkiye’nin neresine gidersen git, seni misafir edecek bir CHP’li mutlaka bulursun.”

Ben de sözünü dinledim ve nereye gitsem, oradaki CHP temsilciliğine uğramaya çalıştım. Yaşantıma zenginlik katan pek çok kişiyi bu ziyaretler vesilesiyle tanıdım.

Altan Bey, beni CHP’ye ve siyasete bağlayan en güvenilir yoldaşlarımdan biriydi. Onun mirası olan demokrasiye ve CHP’ye sahip çıkarak, ona olan yoldaşlık borcumu ödemeye çalışacağım.

Yoldaşım Altan Bey’in güler yüzü, güven veren demokrat kişiliği, nezaketi, sadakati, samimiyeti ve sevecenliği, bana her zaman yol gösterecek.

Saygı ve minnetle...

Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı akşam, kendisini son kez gördüğümde yanına yaklaşıp yanaklarından iki öpücük almıştım. Ondan sonra hızla gelişen hastalığı sırasında ziyaretine gitmeyi başaramadım. İçimdeki bu hüzünle, sevgili yoldaşım Altan Bey’i yazmak istedim.

Aslında, Altan Öymen’in kişiliği ve siyaset yapma biçimi üzerine tezler yazılmalı, siyaset okullarında okutulmalı diye düşünüyorum. Zira o yaşamı ve değerleriyle az rastlanır örnek bir insan ve siaysetçiydi.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı siyasetçiler tanıdım. Ancak Türkiye’de siyasetçilerin, ülkeye özgü bir davranış koduyla şekillendiğine tanıklık ettim. Bu kodlar, en muhafazakâr partiden en özgürlükçü, liberal partiye kadar az çok aynıdır.

Bizim memlekette siyaset, hiyerarşik ve erildir. Ne yazık ki bu kalıba direnmek zordur. Siyaset gömleğini giyen kadın ya da erkek, bu davranış kodlarına uygun davranması yönünde baskı görür. Aksi durumda oyunun dışında kalır “Burası İsveç değil,” diye hatırlatma yapılır.

Altan Bey’in dili ise eşitlikçi ve kapsayıcıydı. Onun geçmişte de olsa CHP’de aktif siyaset yapmış olması, hatta genel başkanlığa seçilmesi, bana “Başka türden siyasetçi olmak da mümkün" dedirtmişti.

Ipsos’un 2024 yılında yayımladığı “Mesleklere Güven” araştırmasında siyaset, dünya genelinde en az güven duyulan meslek olarak en alt sırada yer aldı. Türkiye’de de tablo farklı değil. Hatta siyasetçilerin sadece güvenilmez değil, dünyayı kutuplaştıran ve çatışma alanına çeviren teklikeli aktörler haline geldiği bir dönemdeyiz.

Altan Bey, bu güvensiz meslek alanına güven kazandıran bir siyasetçiydi. Olaylara tarihsel perspektiften bakar, asla kişiselleştirmez; değerlendirmelerini objektif kriterler üzerinden yapardı. Ondan bir kişi hakkında doğrudan olumsuz bir yorum duymazdınız. Siyasi parti örgütlerinde sıkça görülen, insanların arkasından acımasızca eleştiri yapma hastalığına hiç tutulmamıştı. Bu yönüyle, güven duyulmayan siyaset mesleğinde, güvenilir bir figür olmayı başarmıştı.

Günümüz siyasetinde hem entelektüel bir demokrat hem siyasetçi olmak neredeyse imkânsız hale geldi. Gerçekten demokrat kalmak, giderek daha fazla kutuplaşan bir politik zeminde kolay değil. “Biz ve onlar” karşıtlığı, demokrat olmanın gerektirdiği esnekliği ortadan kaldırıyor.

Türkiye’de en çok beğenilen siyasetçiler, karşı tarafa en çok yüklenenler; en yüksek sesle konuşanlar oluyor. Kimse bu tonda konuşanlardan “demokratlık” beklemiyor. Altan Bey ise, referanslarla konuşan, demokrat kişiliğiyle her zaman mağdurun ve doğrunun yanında yer alan bir liderdi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Altan Öymen’i anma toplantısında, “Nezaketin ansiklopedisini uğurluyoruz,” diyerek onun Şule Bucak ve Yaşar Seymen’i bir centilmen olarak otel kapısına kadar nasıl uğurladığını anlattı.

Ancak Altan Bey’in nezaketi, başka siyasilerde tanıklık ettiğim “birini kırmamak”la sınırlı değildi. Onun nezaketi; konuştuğu kişiyi ciddiye almak, sözünü önemsemek ve ona düşünsel bir alan açmak üzerinden yaşanırdı. Bu yönüyle, onu tanıyan benim gibi pek çok kadın için yalnızca bir siyasi figür değil, güvende hissedilen bir entelektüel ve saygı duyulan bir yoldaştı.

Bir anlamda Altan Bey’in nezaketi, yalnızca kişisel bir erdem değil; samimiyet ve sevecenlikle yoğrulmuş, siyaseti dönüştüren bir politik duruştu.

Altan Bey’in CHP’ye olan sadakatini ve bağlılığını, bugüne dek tanıdığım hiçbir siyasetçide görmedim. O, zor zamanların dostuydu. Partiye ilk katıldığım günlerde bana şöyle demişti:

“CHP öyle büyük bir ailedir ki, Türkiye’nin neresine gidersen git, seni misafir edecek bir CHP’li mutlaka bulursun.”

Ben de sözünü dinledim ve nereye gitsem, oradaki CHP temsilciliğine uğramaya çalıştım. Yaşantıma zenginlik katan pek çok kişiyi bu ziyaretler vesilesiyle tanıdım.

Altan Bey, beni CHP’ye ve siyasete bağlayan en güvenilir yoldaşlarımdan biriydi. Onun mirası olan demokrasiye ve CHP’ye sahip çıkarak, ona olan yoldaşlık borcumu ödemeye çalışacağım.

Yoldaşım Altan Bey’in güler yüzü, güven veren demokrat kişiliği, nezaketi, sadakati, samimiyeti ve sevecenliği, bana her zaman yol gösterecek.

Saygı ve minnetle...

.

Haber Merkezi