Oecd Başekonomisti'nden Türkiye Değerlendirmesi: Kararlılık Sürdürülmeli
OECD Başekonomisti Alvaro Pereira, Türkiye'nin makroekonomik politikalarındaki değişimin enflasyonu düşürdüğünü belirtti. Sıkı para ve maliye politikalarının meyve verdiğini vurgulayan Pereira, enflasyonun 2024'te %30'a, 2025'te %18,5'e ve 2026 sonunda %15'e gerilemesini beklediklerini ifade etti. Politikaların kararlılıkla sürdürülmesinin önemine dikkat çekti.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Başekonomisti Alvaro Pereira, Türkiye ekonomisine dair değerlendirmelerde bulundu. Pereira, para ve maliye politikalarının kararlılıkla sürdürülmesinin kritik önem taşıdığını vurguladı.
Pereira'nın açıklamaları, OECD'nin bugün yayımlanan Ekonomik Görünüm raporundaki bulgular ve Türkiye ekonomisine yönelik öngörüler ışığında şekillendi.
MAKROEKONOMİK POLİTİKALAR VE ENFLASYON
Türkiye'nin makroekonomik politikalarında yaşanan değişimle birlikte enflasyonda belirgin bir düşüş gözlemlendiğini belirten Pereira, "Para ve maliye politikasındaki sıkılaşmanın olumlu sonuçlar verdiğini düşünüyoruz. Yıllık ortalama enflasyonu bu yıl yaklaşık yüzde 30, gelecek yıl ise yüzde 18,5 olarak tahmin ediyoruz" dedi.
Yıllık enflasyonun 2026'nın son çeyreğinde yüzde 15 civarına gerilemesini beklediklerini ifade eden Pereira, "Bu durum, uygulanan politikaların etkili olduğunu gösteriyor. Enflasyonun, vatandaşların reel gelirleri üzerinde ciddi bir etkisi bulunuyor. Bu nedenle, enflasyonu düşürmek Türkiye için öncelikli hedef olmaya devam etmeli. Para ve maliye politikalarının uyumlu bir şekilde ilerlemesi büyük önem taşıyor" şeklinde konuştu.
Enflasyonun "inatçı" yapısının şaşırtıcı olmadığını dile getiren Pereira, yüksek enflasyon ortamlarında ani değişimlerin kolaylıkla gerçekleşmediğini belirtti.
Mal fiyatlarındaki enflasyonun daha hızlı tepki verdiğini ancak hizmet enflasyonunun daha dirençli olabileceğine dikkat çeken Pereira, "Bu nedenle, sürecin beklenenden daha uzun sürmesi sürpriz olmayabilir. Ancak, politikaların kararlılıkla sürdürülmesi kesinlikle hayati önem taşıyor. Maliye ve para politikalarının birbirini destekleyecek şekilde aynı doğrultuda ilerlemesi kritik önem arz ediyor" değerlendirmesinde bulundu.
BÜTÇE AÇIĞI VE YATIRIMLAR
Bu bağlamda Türkiye'de bütçe açığının GSYH'ye oranının gelecek yıl yüzde 3 seviyesine düşmesini beklediklerini ifade eden Pereira, bu düşüşün büyük ölçüde gelir performansındaki iyileşmeden kaynaklanacağını belirtti.
Sermaye harcamalarında da azalma olacağını ve bu mali konsolidasyonun uzun vadede fayda sağlayacağını vurguladı.
ABD'nin küresel ekonomi ve ticareti doğrudan etkileyen gümrük tarifelerinin Türkiye'ye etkilerine de değinen Pereira, ABD'nin tarifelerinin Türkiye ekonomisinde doğrudan büyük bir etki yaratacağını düşünmediklerini ifade etti.
ABD ile ticaret engellerinin azaltılması yönünde bir uzlaşı sağlanmasının faydalı olacağını belirten Pereira, "Türkiye'nin ABD'ye daha fazla ihracat yapabileceği sektörler bulunuyor. Turizm açısından da büyük bir potansiyel mevcut. Türkiye, zengin kültürü ve doğal güzellikleriyle zaten çok sayıda turisti cezbediyor, ancak bu potansiyel daha da artırılabilir. İyi bir makroekonomik istikrar ortamı sağlanır ve ABD ile bir ticaret anlaşmasına varılırsa, bu durum daha fazla doğrudan yabancı yatırım ve turist çekilmesine katkı sağlayacaktır" şeklinde konuştu.
Uzun vadeli doğrudan yabancı yatırımın çekilmesi konusunda en önemli kriterin makroekonomik istikrarın sağlanması olduğunu vurgulayan Pereira, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Doğrudan yabancı yatırım çeken tüm ülkelerde orta ve uzun vadede mutlaka makroekonomik istikrar sağlanmıştır. Bu nedenle, enflasyonun düşürülmesi, mali dengenin korunması ve iş yapma ortamının yatırımcı dostu olması gerekmektedir. Türkiye'de son yıllarda bazı reformlar yapıldı, ancak hala daha fazlası yapılabilir. Bu kapsamda iki düzeyde çalışmak gerekiyor. Birincisi, enflasyonu düşürmek ve kamu maliyesini kontrol altına almak. İkincisi ise, Türkiye'nin Avrupa'da daha rekabetçi olabileceği alanlarda reformlara devam etmek ve iş yapma ortamını daha da iyileştirmek. Bu iki alanda ilerlemenin sürmesiyle, Türkiye daha fazla doğrudan yabancı yatırımcı çekebilir."
Haber Merkezi